bükreş günlüğü:
bulıt 1 - otobüste başıma gelenler



şehre gelip, otele yerleştikten sonra resepsiyondan şehir haritasını aldım, harita üzerindeki en yakın otobüs durağını sordum. biraz para bozdurup, yola koyuldum. hava çok güzeldi, sıcak değil soğuk değil, yumuşak bir ışık... biraz yürüyüp otobüs durağına vardım, bilet aldım, bayideki kız biraz ingilizce biliyordu, beklediğim otobüs de çabucak gelince, hemen tatlı bir iyimserliğe kapıldım, "iyiymiş ya bükreş" dedim ama erken davranmışım...

bükreş'te otobüslere orta ve arka kapıdan da biniliyor, ben orta kapıdan bindim, bileti atacak bi yer aradim, en son ben bindiğimden milletin biletleri nereye attığını görememiştim. ortadaki tutunacak demirlere takılı metal bir kutu vardı, bileti oraya soktum ama bir şey olmadı. etrafa baktım, kimse oralı değil, neyse bilet elimde duruyorum ben, bu arada otobüs hareket etti. geniş bulvarlardan geçerek şehir merkezine doğru ilerliyoruz. derken biletçi kadın geldi, bileti gösterdim, eline alıp kızgın kızgın bir şeyler söyledi, ingilizce "problem nedir, yanlış bilet mi" diye sordum ama anlamadı. o arada iri yarı bir başka biletçi geldi, adam birazcık ingilizce biliyordu, bileti alıp "ticket, problem, pay 50 ley" dedi. elinde üzerinde 50 ley yazan makbuz gibi bir şey var, onu gösterip duruyor, ben sorunun ne olduğunu anlamadım, "biletim var, hatta iki tane var" diyorum, "yabancıyım" diyorum, yok "50 ley ödiyceksin diyor, başka bi demiyor -bilet 1.3 ley bu arada, düşünün bilet parasının kaç katı ceza ödetmeye çalışıyor bana. aslında üzerimde para var ama sinir oldum herife, "o kadar yok, 30 ley var" dedim. gıcık gıcık bakıp, "exchange, exchange" demesin mi, "nerede bozduracağım parayı, otobüste mi" diyorum, "üç durak sonra banka var" diyo . bu arada otobüste karşılıklı koltuklarda oturan kadınlar var, onlar biletçi adama bi şeyler dediler, anlamiyorum ama belli ki kızıyorlar, "görmüyor musun yabancı işte vs." biletçi adam arada diğer biletçi kadına dönüp, "ödemesi lazım diy mi" gibi bi seyler diyor, kadın da şiddetle başını sallıyor (belli ki kırışıcaklar parayı). giderek tansiyonu yükselen otobüs ahalisine karşı bi tür mizansen gibi görünüyor halleri. bu arada biletçi "pasaport pasaport" dedi, ben de "ha, belki yabancı olduguma inanmadı bu" diye düşünüp göstereyim dedim, çantadan çıkarır çıkarmaz elimden kapmasın mı! (ınının, işler sarpa sarıyor!) "geri verin pasaportumu" diyorum, "önce para" diyo, iri yarı da herif, elinden almaya kalksam olay büyüyecek, "tamam" dedim, "ödiycem, dövizi bir bozdurayım". bu arada otobüse binenleri gördüm, bileti benim sokmaya çalıştığım kutucuğun içine yerleştirip, yandaki bir kolu çekiyorlar, bilet de delinmiş oluyor. biletimde delik olmadığından o cezayı ödememi istiyorlar yani! yuh diyorum içimden, nereden bileyim ben bunu, nasıl insanlar bunlar! bu arada kadınlar biletçi pasaportumu alınca daha da öfkelendiler, adamın üzerine yürüyecekler neredeyse. otobüs sonunda bankanın önüne geldi, biletçi çetesiyle birlikte indik, ben adama "size güvenmiyorum, pasaportumu geri verin" dedim, o arada kadınlardan biri de indi, "sakın o parayı ödemeyin, sizi kandırmaya çalışıyorlar" dedi. ben biraz da kadından cesaret alarak biletçilere, "para bozdurucam ama size vermiycem, polise gidiyoruz" dedim. bunu duyunca adam bi durakladı, zaten otobüsteki kadınlar sinirini bozmuştu biraz, pasaportu geri verdi. ben bankaya girdim, dolar bozduruyorum, baktım biletçiler kendi aralarında tartışıp duruyorlar. dekont imzalayıp, parayı alayım derken kafamı bi çevirdim, yoklar! soğukkanlı görünüp, polis gidiyoruz diyince arazi oldu düdükler!

biraz sinir bozucu bir başladı bükreş sokaklarındaki turum ama kalanı güzeldi. hava kararana kadar konsoloslukların olduğu bölgede yürüdüm uzun uzun, çok güzel eski evler vardı. büyük meydanlardan geçtim, parklarda dolaştım. sonunda ayaklarım ağrımaya başlayınca da taksiyle otele döndüm. taksiler de ayrı hikaye, onlar da çok pis turist kazıklıyorlar, bir kere farklı farklı tarifeleri var, ısrar etmezsen taksimetre açmıyorlar. aynı mesafeden bindiğimiz iki taksiden birine biz 15 ley verdik, diğer grup 35 ödemiş!

otobüste başıma gelenleri anlattığım kızlar benden daha fazla etkilendiler, ay çok fena, şehre falan inmeyelim, otelden çıkmayalım diye abartanlar oldu, saçmalayın dedim ve ertesi gün çok sıkıldığımız bir atölyeden kaçıp, şehir merkezine indik :)

böyle olumsuz şeyler yazdım ama şehrin tamamına haksızlık etmek istemem, bi kere otobüsteki kadınlara minnettarım, itirazlarıyla biletçileri yıpratmasalardı, 50 leyi öderdim büyük ihtimalle (büyük bi miktar diyil ama kandırılmak çok sinir bozucu). akşam yemeği yediğimiz geleneksel restoran da çok güzeldi, masaların ortasında kankan dansı yapan güzel kızlar, yakışıklı gençler vardı :)

devam edecek...

7 yorum:

Adsız dedi ki...

bana kandırma değil gibi geldi. birçok ülkede benzer uygulama var, aldığın bileti bir yere atmıyorsun ama bindiğin otobüste veya trene binmeden istansyonda üzerine tarih bastırıyorsun. genelde biletçi yok ama biletçiye biletin tarihsiz yakalanırsan ceza alıyorsun (yoksa o bileti tekrar kullanabilirsin diye). daha doğrusu ceza alman gerekiyor ama birçok zaman son anda bindim/unutmuşum diyerek ceza filan almıyorsun. hele yabancı olduğun belliyken, dilleri de ingilizce filan olmadığına göre bu çiftinki aptallık-anlayışsızlık olmuş.

elektra dedi ki...

:) etti birrrr diyorsun. ben en çok dokuzuncu kattaki hayaleti bekliyorum . öldürüyodu az daha beni gülmekten. bak yine gülüyorum. geçen tıklamıştım flickr'a yoktu bükreş fotoları. bugün tıkladım gezdim. teşekkür ederim:)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ben Simon kadar iyiniyetli değilim ve sana katılıyorum. Geçmişte bazı tecrülerim oldu, bu ülkede yaşayanlarla, hem kişisel, hem mesleki. Kandırmaca çalışması daha yakın ihtimal gözüktü bana.
Neyse, ucuz kurtulmuşsun.
:))

gülçin dedi ki...

ah neolitik hanımcığım, bu kadarla kalsa bile azcık rumen travması bırakmaz mı bu gezi? ay yani, devamı var mı ? hadi yaz:))--merakla okudum, eline sağlık, bence de kandırmaca yapacaklardı--

sevgiler.

Arzu Çur dedi ki...

Utançtan yerin dibindeyim. Hadi biraz daha utandır beni.

(Polisiye arayışın devam ediyor ise Craig Russell'ın Kanlı Masallar'ı fena değil, aklında olsun)

Sevgiler,

neo dedi ki...

simon,

sözünü ettiğin uygulamaları biliyorum, biletiniz yoksa ya da

tarihsiz ise bilmem kaç katı ceza ödüyorsun, roma'da kontrol

etmişlerdi bi kere mesela ama frankfurt'ta, viyana'da

bakan, eden yoktu. neyse, ben kandirmaca oldugundan eminim,

"cezayı ödiycem" dememe rağmen pasaportumu elimden alması, polise gidelim diyince arazi olmaları başka türlüsünü düşünmeme engel oluyor.

...

elektra,

diger bulıtları da ekledim bugün :) fotograflar zayıf biraz, dogru

dürüst vakit olmadı fotograf cekmeye.

ekmekci kız,

bana da ucuz kurtuldum hissi geldi pasaportumu geri aldığımda. başka olumsuz şeyler de duydum konsolosluk çalışanlarından bükreş'te yaşadıkları hakkında ama neyse, her yerde her şey mümkün, "geceyarısı ekspresi" tadında şeyler yazmak da hoşuma gitmiyor.

...

gülçin,

yok travma düzeyinde olmadı pek, yine giderim, yine haritamı alır gezerim ama otobüse binmem herhalde :) devamını da ekledim. sevgiler.

...

arzu,

ehehe, devamını da ekledim arayı soğutmadan.

kanlı masallar'ı duymamıstım, ekledim listeme, çok sağol. kitap fuarına gittim gecen cumartesi, oradan da aldım bi seyler, yazarım onları da.

sevgiler.

Admin dedi ki...

Yazı tarzınız etkileyici. Teşekkürler.