keşfedildim a dostlar!
geçtiğimiz haftalarda yine konuya sıkışmışım, "yahu ne yazsam, yine güncelleyemedik blogu, kimse uğramaz olucak sonunda, in cin top oynar bi yer haline gelecek, korkuyorum" minvalli düşüncelere gark olmuşum. badem'mi yazsam, yoksa siyami'nin capkınlık hikayelerini mi diye ikirciklenirken (o zaman sör mürsel yoktu ortada) masanın üzerindeki telefon acı acı çaldı. aa bir baktım bir ankara numarası, "hayırdır" dedim, ankara'daki arkadasların numarası değil ekrandaki, bilmediğim biri. işkilli bir şekilde açtım, "alo buyrun" diye, "neolitik hanım sen misin? bu sitedeki fotograf siyami değil mi?" diye sormasın mı telefondaki ses? "aha" dedim, "sonunda korktugun başına geldi! keşfedildin!" etrafımdaki hiçkimse bilmiyor blog yazdığımı, aslında zaman zaman söylesem ya, zaten kötü şeyler yazmıyom, dedikodu felan yaptıgım yok, diyorum ama vazgeçiyorum sonra. siyami fotografı koyarak bu meseleye kendi elimle bi son vermiş oldum. arayan ankara'da yasayan ve zaman zaman ziyaretlerine gittiğim arkadaşım idi. internette dolanırken, siyami'nin mutfak rafında, arkasında mavi çaydanlıkla verdiği pozu görünce, "aa bu bizim siyami diy mi ve bizim mutfak?" diye şıppadanak tanımış, yazıları okuyunca da olağan şüpheli olarak beni tespit edivermiş tabiy :) ay fena yakalandım diy mi, diye telefonda geveledim bi şeyler. kapattıktan sonra da suçüstü yakalanmış gibi hissedip huzursuzlandım, mesaj attım hemen, aman aramızda kalsın blog hikayesi diye. o da saolsun kırmadı ricamı. arada bakıyor mu bilmem ama görecek simdi kendisinin ve kedisinin de icinde oldugu yazıyı, selamlar ediyorum efenim burdan, siyami'ye ve ev ahalisine :)
beni kediler yaktı!
bu kedi yüzünden yakalandım ya ben, dedim yazıp durmayayım kedi, medi, fotoğraf da koymayayım, o badem fotografları falan durdukça ofistekilerin de yakalaması an meselesi deyip fotografları cıkardım (linkleri duruyor gerçi), hiç olmazsa sayfayı açar açmaz tanımazlar böylelikle diyerek. neyse efenim aradan bir vakit geçti, kont mürsel hazretleri geldi ve bir kedi yazısı şart oldu. yazdım tabiy ama fotoğrafı daha alta koydum, şöyle bi bakıp gecerler, zaten daha mürsel'i birkaç yakın arkadaş biliyor diye de içimi rahatlattım. akşam evde oturuyorum, "tırt" telefona bir mesaj: "mürsel karabıyık :))" diye. kedileri çok sevdigini bildigim bir arkadaşımdan geliyor. off ya, yine yakalandım işte, yine! dedim, sonra da teslim olmuş bi vaziyette "demek sen de keşfettin" diye cevap verdim. kedileri seven bir arkadaşı göndermiş yazıyı, mörsıl'dan haberi de olunca yine şıp diye yakalandım. ona da aman dedim diger arkadaslara söyleme olur mu? tamam dedi gülerek... simdilik neolitik hanım'ın kim oldugunu bilen iki arkadasım var, internet küçük, daha kimlere nasıl yakalanıcam aceba? hayır mürsel'den izimi bulan arkadaşımın da uyardığı üzere "vay blogundan benim haberim niye yok" diye fena halde fırca yiyeceğim arkadaşlar da var, onlara yakalanırsam halim nice olur hiç bilmiyorum! oy oyy!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Neocum,
Bırak keşfetsinler seni!
Bırak Yeşilçam'ın ay pardon ne demişim, Babıali'nin yolları açılsın, önüne serilsin!
:)))
Şaka bir yana, sahiden okuyuversinler arada gerçek hayat insanlarımız da...
:)
benim de tam tersi :D
etrafımda uçan kuşun haberi var blog'dan. ama yazanlar genelde 40 senelik arkadaş, 90 senelik akraba filan olduğu için yeni gelenlerde 'ay burası aile ortamı' diye bi tırsma durumu husüle geliyor, çekinip yazamıyorlar. oysa ne evrensel, ne şahane insanım (yalan!)
senin badem beni de deşifre etti neolitik hanımcım. facebookta badem'in yılbaşı fotoğraflarından birini görünce aaa tanıyorum ben bu kediyi dedim. sonra da yok benim değil, komşumun kedisi felan deyince şıp diye bulmuş beni bir arkadaş. gerçi sorun etmedim, hem çok hoş tatlı bir insan bulan. ama garip bir duygu yine de. sanki benim hakkımda birşeyler biliyorlar ama ben ne bildiklerini tam olarak bilemiyorum gibi geliyor ve biraz huzursuz ediyor insanı. hoş benim blog in cin top oynama yeri olduğu için pek sorun da değil. yaa işte böyle oldu ben de anlatayım dedim yeri gelmişken. yani badem sayesinde ben de kendi kendimi deşifre ettim işte:)
ekmekçiğim,
ya zaten ipin ucu kaçtı, yakındır bir babıali patronunun kartıyla yanaşıp, "neocum, al şu kartımı beni ara, seni şöhret yapayım" demesi :)
...
aslı hayvanı,
valla doğru diyosun senin blogda bir kulüp havası yok diyil, pek bir samimi, sıcak ortam var. ben de şule'den cesaret alıp mı yazdıydım acaba en başta, yoksa çekingen, asosyal, buzdolabı gibi bi insan olarak bilinirim muhitimde :P
...
stella,
aa biri facebook'a mı koymuş badem fotolarını? haa dogru arkadaslara yılbası kartı gönderdim. kendim ediyorum kendim buluyorum işte :)
blogunda in cin dışında arada ben de uğruyorum haberin olsun :)
beni keşfedenlerin sayısı şimdilik iki, öyle de kalsa aslında? ya da haber vereyim gitsin mi? bilemiyom.
Yorum Gönder