acı yok rocky, acı yok!


bir süredir düzenli sipor yapan ve de "araştırmacı blogçu" bir kişi olarak spor salonu izlenimlerimi paylaşmak isterim. hem bi hareket gelmiş olur şu giderek hantallaşan bilog sayfama.

tabiy ki niyetim "efenim ben bir yarım dünya idim, yemiş yemiş şişmiş idim, içine giremediğim pantolonlar dünyayı bana dar ediyordu, şimdi ise oldum size bir victoria's secret mankeni, kollar güreşçi kolu kıvamındayken madonna'nın safi adale kollarına döndü, safinaz gibi oldum ayol!" tadında bir başarı hikayesi anlatmak değil :) bir kere gittiğim spor salonu bildiğimiz, duvar boyunca aynaların, havalı egzersiz hocalarının, kendini hayran hayran seyrederek spor yapan tiplerin olduğu salonlardan değil. sadece kadınlar gidebiliyor, kadınlar işletebiliyor, kadın girişimcileri destekleyen ve de kadınların makul fiyatlarla spor yapmalarını amaçlayan bir sistem: b-fit. ben bu spor salonlarından birkaç yıl önce haberdar oldum, o ara spor yapayım diyorum, haftada üç gün tv karşısında aerobik hareketlerine başlıyorum ama en fazla iki gün yapıp bırakıyorum, bir ara internetten pilates dersleri indirdim, onları yaptım ama pek sarmadı. sonra dedim üşenmeyeyim şu yakınlardaki b-fit salonunu bir arayayım, acayip de sıcak bir temmuz günü, aradım, salon nasıl, koşullar nedir, fiyat vs öğrenicem diye açtım telefonu ama bi baktım zeynep hanım "nerdesiniz siz neolitik hanım?", "şurdayım" "e hadi gelin o zaman, çok yakınız, deneme yapalım, hadi hadi!" diye beni kandırmış bile. ısrar karşısında dayanamayıp gittim, gidiş o gidiş! haftada üç gün gitmeye çalışıyorum, yazın dört gün de olabiliyor bu. bütün kas gruplarını çalıştıran dokuz tane alet var, hepsinde 30 saniye boyunca çalışıyorsunuz, bip sesiyle aletlerin yanındaki mini platforma geçip bir aerobik hareketi yapıyorsunuz yine 30 saniye, öyle öyle bir tur bitiyor, tur bittiğinde nabız alınıyor, nabzın belli bir aralıkta olması lazım ki yağ yakma gerçekleşssin. üç turu 30 dakikada bitiriyorsunuz, beş dakika da esneme hareketleriyle siporunu yapmış ve rahatlamış bir insan oluyorsunuz. ha isterseniz, üç turdan sonra pilates topuyla haşır neşir olabilir, mekik çekme düzeneğinde sınırlarınızı zorlayabilir, esnek bantlarla kollarınızı çalıştırabilirsiniz. ben zaman içinde üç tur sonunda yorgunluktan perişan olurkene kondüsyon arttıkça zilyon tane mekik çeker, esnek bantlara düğüm atar hale geldim ehehe..

salona devam eden kadınların profili de çok geniş, yazar-çizer tayfasının bolca oturduğu bir muhitte olduğundan gazeteciler, yazarlar, akademisyenler var bi kere, güne medya dedikodularıyla baslamak mümkün yani, sonra başörtülü hanımlar var. yaş aralığı da çok geniş, öğrenciler, emekliler... öyle süpersonik son model spor ayakkabılar, marka eşofmanlar giyen yok pek, eski tişörtler, paçaları kesilmiş eşofmanlar (paçalı olursa sıcak oluyor, direkt kestim ben), saçları toplamak için oyalı yazmalar var. ayna yok. her ay kilo, yağ oranı ve vücut ölçüleri alınıyor, kaç kilo verilmiş, kaç cm incelme olmuş, yağ oranı ne vaziyette diye. güzel kilo verip incelen hanımlara yıldız veriliyor, üzerlerinde ölçülerin yazıldığı o yıldızlar salona asılıyor, bir nevi gurur tablosu. gerçi her ay "ölçümünüz gelmiş neolitik hanım" diye ısrar etmelerine kıl oluyorum biraz, "tamam yahu verdik işte kilo, her ay ölçmesek artık" diye ama yok sistem hatırlatıyormuş, almak lazımmış,  amerikan kaynaklı bi sistem ya, başarı odaklı biraz.

bir de öyle üyelik parasını alıp, müşteriler salona gelmiş gelmemiş umurlarında olmayan yerlerden değil, bir hafta gitmezseniz, telefon edip hafif fırça tonundan yoklama yapıyorlar, "nerelerdesiniz neolitik hanım? bekliyoruz sizi" diye. sırf o telefonu almayayım diye aksatmamaya çalışıyorum valla! işe de yarıyor o yoklamalar, üşeniyor gelmeye mesela, ama telefon edilince "ay dur geliyorum" diye yola düşenler oluyor :)

uzatmayayım, bir de müzik meselesi sinir bozucu olabiliyor bazen, hep aynı CD'ler çalıyor, e takdir edersiniz ki haftada üç kere "macarena" ya da "yeke yeke" (epey acıklı durum evet) dinlemek bi noktadan sonra insanı sinir krizinin eşiğine getirebiliyor. ben de napiyorum, en son popüler şarkılardan CD'ler yapıp götürüyorum, gidince hemen onu koyuyorum, -bahsetmiştim sanırım- teyzelerden biri kings of leon'un "sex on fire" şarkısına bayılıyor mesela :) CD'lerden birinin en başında meşhur rocky III filminin şarkısı var, eye of the tiger, onunla başlamışsam iyice gaza geliyorum, sanki rocky balboa diyil ben cıkıcam ringe! bir set fazla mekik çekiyorum, yerimde duramaz hale geliyorum, acı yok neo acı yok! :)

2 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Aslan Neo!
Sayende, ben de b-fit'in diğer versiyonuna dahil oldum. Dört aydır, seninkine benzer bir eğlenceyi yaşıyorum.

Fekat şu CD meselesini iyi dedin, reca etsem bana da bir kopiş yapar mısın, ben de bizim salona götüreyim de neşemizi bulalım!
(Bu son talebim biraz Özal'ın "tak şurdan bir kaset Semra hanımcığım" şeysi gibi oldu, amma aynı yolun yolcusuyuz, sen anlarsın derdimi.)
:))

neo dedi ki...

CD meselesini hallederiz, ben yaparım iki CD'den birer kopya. hatta yeni şarkılar de eklerim.

dün akşam hiç siportif olmayan şeyler yaptım bu arada, şu yeni çıkan tuzlu çekirdeklerle kola içtim, hem de diyet olmayan! arada geliyor böyle krizler, allahtan tatlı bi şeyler yoktu, onları da indirirdim mideye!