O diyil de…

-  vapur için beklerken, kapılar henüz açılmamışken, beni itekleyip bir adım önüme geçenlere (hayır koca vapur, hani şu yeni olanlardan, ayakta kalma ihtimalin yok, benden önce binince daha çabuk mu varıcaksın?);
- herhangi bir sırada (uçağın koridorunda ilerliyosun mesela yerini bulmak için) dibime dibime sokulup kah çantasıyla kaç dirseğiyle temas eden, veyahut açık büfede yemek alırken arkamda tabağıyla habire dürten ve ben artık dayanamayıp ters ters bakınca “ay pardon” diyenlere;
-  uçağın tekerleri piste değer değmez telefonunu açmaya davrananlara;
-  uçak biraz sarsılınca hemen yüksek sesle daha önceki uçak yolculuklarında başlarından geçenleri anlatmaya başlayıp –başta ben olmak üzere- diğer yolcuları tedirgin edenlere;
-  toplantıların soru-cevap kısmında 1) soru sormayan fakat uzun uzun yorum yapanlara 2) aynı soruyu üç farklı şekilde sorup konuyu uzattıkça uzatanlara;
- tartışmalı konularda (başörtüsü, Kürtler, Ermeniler, Romanlar gibi) illa ki “hayır yani benim yengelerim başörtülü, ama ben mini eteğimi giyerim hiç sorun olmaz yanee/benim ermeni/kürt/başörtülü/roman arkadaşım var, mesele o diyil” cümlesini kuranlara (so what kardeşim, senin bu cümleyi kurman sorunun çözümüne bir katkıda bulunuyor mu? Hayır. Ötekileştirme dilini çoğaltmaktan başka ne işe yarıyor, hiç!)

öyle böyle diyil, acayip sinirleniyorum! Bir gün şu yukarıdaki durumlardan birinde açıcam ağzımı yumucam gözümü, “aa mülayim/sabırlı/sakin bi neolitik hanım vardı, noldu ona” olucak!

ankara asabisi
neo 

2 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocum,
Yıllar önce bir yazı okumuştum, dünyadaki insanların kapladıkları alanların etrafını çevreleyen boşluklardan sözediyordu.
Mesela Anglosaksonlar, topluca bulunulan ortamda asla birbirine dokunmazlar, Güney Amerikalılar ve Araplar mutlaka bir şekilde karşısındakine, yanındakine dokunurlar, ellerini tutarlar, vücutları dokunur vs. diyordu.
Eh, Anglosaksonlardan ziyade Güney Amerikalılara daha yakın olduğumuz bir gerçek.
Sanırım, bu abanma, iteleme, önüne geçme filan ondan oluyor.
İnsanların yekbaşlarına oluşu neyse de, aynı hareketi arba kullanırken de yapmıyorlar mı, yahu?
Sinir!

neo dedi ki...

ekmekçiğim,

dokunma isteğinden ziyade tam o anda benim bulunduğum yerde olmak istiyor gibi geliyor, ben tıkıyorum önünü, beni aşınca bu sefer yine önündekine yapışıyor çünkü, bir an önce vapura binsin, bi an önce koltuğuna otursun, yemeğini alsın, o sonuna kadar hakkı onun çünkü ve ben önünde durarak mani oluyorum bi tür. ha senin bahsettiğin şey şu noktada doğru bence, bana dokunup, beni dürtüp durmasını normal buluyor, anglosaksonlar için tabu olan şey bize çok normal! bana diyil işte, ben de yıldım artık, baktım çok ısrarlılar, buyrun siz önüme geçin diyorum. of neyse, üç günlük yorucu bir toplantılı seyahatten döndüm, ondan biraz da asaabımın bozuk oluşu. şöyle güzel bi uyku çekeyim, normale döneyim inşallah.