Uçuş korkusu



Tam da alışıyordum halbuki... madrid dönüşü karla karışık yağmurda/fırtınada türbülanslara gire gire inmeye çalışırken, uçakta arkamızda oturan kadının “ay çok korkuyorum, şarkı mı söylesek?” teklifine arkadaşının –ki bence haklıydı- “kızım ne şarkısı, dua edelim eyvah eyvah!” önerisi olmasa, dört saat tıkır tıkır sallanmadan gelen uçak istanbul’a inerken, köy yoluna girmiş eski 302 mercedes otobüs gibi bir o yana bir bu yana savrulmasa, “canım ne olucak, her gün bütün dünyada milyonlarca insan uçuyor, hem karayolu daha mı güvenli hep kaza hep kaza” argümanlarına ikna olup soğukkanlı bi şekilde uçağıma biner, kalkışta azıcık kalbim pırpır eder, sonra 7 bin küsür yükseklikte oluşumu hiç tuhafsamadan paşa paşa uçardım. Heyhat! Öyle olmuyor işte! Alışacak gibiyken yağmurlu-fırtınalı bir istanbul-ankara yolculuğu bütün dengemi alt üst ediyor. Uzun da sürmüyor biliyorum 40-50 dakka dedigin nedir ki ama sürekli sarsılan hatta bir ara az şiddetli bir türbülansa girip hostesi yere kapaklatacak kadar sarsıntılı bir uçuş beni de ufak çaplı bir psikopat haline getiriyor. allahım neler neler geçiyor aklımdan! Yolculara bakıyorum, hepsi gözüme kriminal, kötü kalpli insanlarmış gibi görünüyor. Bunlarla mı öleceğim diye geçiyor aklımdan... Arka tarafa yakın oturuyorsam hosteslerin servis için hazırlıklarını, aralarındaki konuşmaları hemen kötüye yoruyorum, kesin motorlardan biri durdu, paraşütleri takıyorlar, atlıycaklar gibi çılgınca şeyler aklıma geliyor. Sevdiklerimle uçağa binmeden yaptığım son konuşmaları düşünüyorum, keşke şunu da deseydim, şunu da arasaydım diye hayıflanıyorum. Biraz sarsılıp normale dönüyor diyelim uçak, yemek tepsisinden sandvicimi alıp ısırıyorum, tam tepsiye geri koyacağım sırada yine sarsıntı olursa, hah diyorum sandvici koymazsam bi daha sarsılmayacaz, -bir tür totem yapıyorum yani iyice delirip-. Yolculuk böyle kabus gibi giderken bir de uçuşla, pilotla, uçaklarla ilgili birileri konuşuyorsa yanımda yöremde iyice fena oluyorum. Dün artık mezarlıktan şarkı söyleyerek geçer gibi bi ara ben de şarkı mırıldanmaya başladım. Sonunda neşeli bir tonla “iniş için alçalmaya başlıyoruz” anonsu yapıldı, birazcık içim rahatladı. Yine sarsıldık bulutlar yüzünden ama gidişten kesinlikle daha iyi bir iniş oldu. Bir de uzun uzun korkularım üzerine düşünüyorum, aslında neden korkuyorum, ölmekten mi yoksa o şekilde ölmekten mi? Ölüm de var ama bana kalırsa esas, korkunun kendisinden korkuyorum, yani o sarsıntı halindeki kendimi düşünüyorum ve o halde olmaktan korkuyorum. O halden çıkar çıkmaz unutmak istiyorum, nasıldı diye soranlara ayrıntılı bir şekilde anlatamıyorum, “ya sarstı biraz işte, kötüydü” diye geçiştiriyorum. Böyle böyle uçağa binemeyecek hale gelmem inşallah! Bunu yazarken de dün bir arkadaşım uçağının istanbul’da inişe geçtiği sırada pisti pas geçerek tekrar havalandığını anlattı! Meğer o uçağın ineceği piste son anda bir başka uçak girmiş, pilot da büyük bir ustalıkla koca uçağı tekrar havalandırmış! Ahaha tam benlik (sinirden gülme efekti) neyse böyle işte, biraz depresif ve moralsizim, derhal neşelenmem lazım! Uçakta da 11 eylül olaylarını merkeze alan bir roman okudum, ohh şahane oldu! Aptal neo! Halbusi şu resimdeki abla gibi ben de cool görünmek istiyorum uçarken, gerçi o da biraz şaşkın gibi ama olsun :)

5 yorum:

hirondelle dedi ki...

bazen uçak kalkmadan uyuyabiliyorum ben özellikle de sabahın körü uçuşlarında. sonra servis başlayınca uyanıyorum hareketliliğe, bir şeyler yiyip hop gene uyku. sallayınca daha rahat uykuya dalabiliyorum, bazen indikten sonra uyandığım da oluyor. bu dediklerim olmasa hiç çekilmez ki uçak yolculuğu. sonuçta daracık koltukta muhtemelen sabahın veya akşamın bir köründe yorgun argın uçuyorum iş için. bildiğin işkence. havaalanı ritüellerine ise hiç girmeyelim keza dün sabahın köründe dışarıya taşan bir sıra vardı atatürk havaalanında.

ebru dedi ki...

inanır mısın, hosteslik yaptım, 400e yakın uçuşum vardır. ama o zaman gençtim, çıtırdım, servisi hangi kurallara göre yapıcaz daha fazla aklımı kurcalıyordu. tribülans dahil hiçbir uçuşta korkmadım. ama iş olarak yapınca öyle oluyomuş demek ki. aradan 10 yıl geçti, ben korkmaya başladım. bir de üstüne national da uçak kazaları belgeselini sevgilim ağzının suyu aka aka izliyo, bana fenalık geliyo :(( içini rahatlatır mı bilmem ama, uçak havadayken pat diye düşmez. iniş ve kalkışlar en tehlikeli zaman aralıklarıdır. bi de paraşüt diye bi şey yok. can yeleği var, o da suya inme halinde. teorik olarak acil bir durumda süzüle süzüle uçak suya inebilir(miş), geçtiğimiz senelerde abd de böyle bişeyi becerdiler hatta. ya neyse en iyisi kara daha mı güvenli sanki diye düşünmek galiba :)))

aslı hayvanı dedi ki...

al benden de o kadar. hayatımda toplam 8 kere uçtum. bir tanesinde bile uçağın kılı kıpırdamadı, o derece sakin. ben türbülansa girsem herhalde oracıkta kalpten öleceğim. zira en mutedil uçuşlarda bile benim elimin üstündeki (içindeki demedim bak!) gözeneklerden ter fışkırdığını görebilirsin.

öyle korkuyorum ki. hayatımı etkiliyor, gezemiyorum göremiyorum. sakinleştirici ve içkiler de hiçbir işe yaramıyor. çok mutsuzum bu konuda.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocuğum,
Temel tesbitinde çok haklısın; korkuyu kendimiz yaratıp, korku halinden korkar oluyoruz. Üstelik tuhaf şekilde yaş aldıkça tecrübe kazanmış olacağımız için bu halin daha kolay üstesinden geleceğimiz varsayılırken, tersine daha çok korkar oluyoruz.
Geçen seneki bir yolculuktaki türbülansta çocuklar güle eğlene sallantıya lunapark muamelesi yaparken, ben koltuklara yapışmıştım bembeyaz olup...

Geçmiş olsun!
:)

neo dedi ki...

hirondella,

ne şanslısın farkında mısın? yani uçarkan uyuyabilmeyi ben de çok isterdim. havaalanı ritüellerinde pek sorun çıkmıyor, uçuştan epey önce gittiğimden (geç kalıcam endişesi de yaşarım ben, amma pimpirikliyim yahu, hiç çekilmiyorum) kitabımı okuyorum, uçak gecikirse kitabım, ipodum hep yanımda. ah bir de şu uçaklar sarsılmasa!

...

kedi ebru,

ben de eskiden korkmazdım, yıllar önce ilk kez londra'ya uçmuştum, çok hoşuma gitmişti, sarsıntı da olmuştur belki ama "normal" diye düşündüm herhalde. zaman geçtikçe arttı korkum.

hostes olduğumu hayal bile edemiyorum :) bilgiler için teşekkürler, paraşüt felan olmadığını biliyorum da gel de korkudan paranoyaya bağlayan zihnime anlat bunu.

evet new york'ta galiba hudson nehri'ne indirdi uçağı pilot, kimseye de bir şey olmadı diye hatırlıyorum.

...

aslı h,

ben özellikle bu ara habire uçuyorum, giderek alışsam ya, yok! uzun mesafe bi yere gittiğimi hayal bile edemiyorum, amerika'dır, japonya'dır.

bir arkadaşım yarım şişe pasiflora'yı dikiyor uçuştan önce, işe yarıyormuş, daha az endişeleniyormuşsun, belki denerim bi dahakine.

...

ekmekçiğim,

hakkaten yaş aldıkça daha fazla korkar oluyor insan, sarsılmayan uçak istiyoruz :)

teşekkür ederim geçmiş olsun dileğin için, abartıyor muyum diyorum ama yok, epey kötü hissediyordum kendimi, şimdi daha iyiyim.