münire hanım'dan selam


sabah ofise giden yokuşu iniyordum. baktım karşıdan yaşlı bir kadın geliyor, uzağı pek göremiyorum malum, gözlüklerim de yok, boyu posu, giysileriyle nasıl da anneanneme benziyor. biraz daha yaklaştı, sonra yolun solunda kaldırımda bir şey dikkatini çekti, durdu, gülümseyerek oraya bakmaya başladı. ben de biraz ilerlemiş oldum, merak da ettim, neye bakıyor ve gülümsüyor öyle diye. baktım, yavru bir kedi oraya bırakılmış yiyecekleri büyük bir iştahla mideye indiriyor. ben de gülümsedim, durakladığımı görünce bana baktı, yok yüzü benzemiyormuş anneanneme ama olsun... başlarımızı hafif eğerek gülümsedik ve yolumuza devam ettik. ofise varana kadar anneannemi düşündüm, özlüyorum onu bazen. yani ölümünün üzerinden yıllar geçti, o yüzden "bazen" dedim, biraz kalpsiz bir ifade oldu. sürekli aklımda değil ama arada sırada böyle hatırlatıyor kendini. neşeli halleri geldi bu sabah daha çok aklıma, bi şeye gülerken gülerken kahkahalarının öksürüğe dönüşmesi mesela.. nicedir düşünmemiştim. ramazan'larda iftar saati yaklaştıkça sabırsızlanıp asabileşen dedeme gösterdiği sabır, dudağının bir kenarında tuttuğu, külü giderek uzayan sigarası, tülbentine yapıştırdığı sakız :) münire hanım gittiği yerden bi selam gönderdi sanırım bu sabah torununa, ne iyi etti.   

deseni, anneannemin ablamla ikimize her yaz diktiği (benimki muhakkak cepli olacak ki içine bilimum ıvır zıvır konabilsin) basma etekleri hatırlattığı için seçtim. eski bir dikiş makinesi vardı, onda tıkır tıkır hemencecik dikerdi. 

deseni şu siteden aldım, çok güzel şeyler var: http://www.totallysevere.com/backgrounds/

2 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Bizim elbiseleri annem dikerdi. Kardeşim de ben de aynı kumaştan yapılmış, yaş farkı nedeniyle biri öbüründen bir boy küçük elbiseler giyerdik. Bizim de ceplerimiz olurdu, en çok çitlemek üzere ay çekirdeği koyardım, o ceplere.
:))
Ananen rahmet istemiş demek ki, yerinde rahat uyusun.
:)

neo dedi ki...

ay biz ablamla gıcıktık biraz, kumaşlar aynı olmasın diye tuttururduk :) hala kumaşların desenleri gözümün önünde, keşke saklamayı akıl etseymişim.

benim ceplerimde de dediğin gibi çekirdek, şeker (kağıtlı tabiy, genelde bayram sonrası evde kalan şekerlerden), lastik top (ceplerin halini sen düşün artık:), minik oyuncaklar, misket vs olurdu. dedem kızardı, doldurma onları öyle diye. ama dinleyen kim? dedem bir sürü şeye kızardı zaten, ama olsun, tatlıydı yine de, upuzun sakalları vardı. onu da yazayım bir gün.