The Big C diye bir dizi keşfettim. Çok hoşuma gitti, yarım saatlik dizilerden, öyle olmasını da seviyorum. 40’lı yaşlarında kanser teşhisi konulan bir kadının, hayatının nasıl değiştiğini çarpıcı, komik ve hüzünlü bir şekilde anlatıyor. Ayrıldığı kocasıyla gel-git’li ilişkisi, oğluna olan sevgisi, homeless erkek kardeşiyle diyalogu (genelde adam onu inanılmaz hikâyelerle kekliyor), klişe ifadeyle “kadının kendini keşfedişi”… ayrıca müzikleri de çok güzel.
geçen izlediğim bir bölümde kadın, çocukken çok sevdiği bir bebekevi (dolls house) olduğunu anlatıyordu, minicik bir klozeti, sifonu ve de pompası bile varmış :) orda görünce aklıma geldi, bilmiyorum bu yaşta böyle bir şeye hala hevesleniyor olmam tuhaf belki ama ben de bir dollhouse’um olsun isterdim. Loto, piyango vs bir şey çıkarsa ilk yapacağım şeylerden biri Victoria dönemi stilinde yapılmış bir dolls house alıp zaman içinde dekore etmek olur herhalde. minik dolaplar, tabaklar, sandalyeler, insanlar. Yıllar önce ingiltere’de gördüğüm bir ilana yazıp katalog istemiştim, onlar da bana ev ve aksesuar resimleriyle dolu bir katalog göndermişlerdi. Baktım şimdi web sitelerinden de satış yapıyorlar, online katalogu indirdim. Şahane şeyler var, hem siteyi çocuklar ve koleksiyonerler için diye ayırmışlar, demek ki kazık kadar olsan da dolls house isteyebiliyorsun ;)
Peter-pan sendromu diye bir şeyden bahsediyorlar ya son zamanlarda bende de var diye düşünüyorum, iyi bi şey diyil galiba?
10 yorum:
canım, niye kötü olsun çocukluğunu saklamak, çok iyi bence. baktım şöyle bir ben ister miyim, diye. pek ilgimi çekmedi. ama benim çocukken de oyuncağım yoktu, sanırım öyle bir zevk gelişmemiş bende. yalnız şu yumuşak hayvanları seviyorum, ifadesi güzel olanlara filan kapılıyorum. fanny ve alexander filminde vardı oyuncak ev, görsen seversin, neo. sanırım o filmi çok seversin sen de.
erhan bey bana the big c dizisini önerdi, seversin, dedi. ben başladım, ama sevemedim. o oyuncuyu severim aslında, ama dizinin başından itibaren bir taşkınlık, bir gürültü, dağınıklık, bir tuhaf şekilde kendini keşfetme hali. yani daha önce yaptıklarımızın tam zıttını yaparak mı kendimiz oluyoruz, bu ne savrulma... ama erhan bey'e güvenirim, sana da, demek biraz daha ilerlemem gerekiyormuş belki de.
neymiş? parçası mı değişecekmiş dörtgözün?
sevgiler.
hayatta en çok istediğim cisimlerden biri dollhouse ama ful teçhizat olacak ve en harikasından olacak. beğendiklerim maalesef servet istiyor, karun olmadığımdan alamıyorum.
ne bileyim, bazen öyle hissediyorum peri. ıvır zıvır şeylerden bu kadar zevk alıyor olmak suçlu hissettiriyor. halbuki bi yandan acayip sorumluluk sahibi bi yetişkin gibi de görünüyorum :) bahsettiğin filmi görmedim, hemen bakayım.
ben yedi bölüm izledim, bana kadının o halleri iyi geldi, kanapeye şarap döken ve bunu dert etmeyen birine dönüşmesi, kasada sırasını kapan kadına çemkirmesi, koltuğu bahçede yakması falan.. homeless kardeşine de bayıldım, hem gıcık hem sevimli :) dediğin gibi biraz ilerlesen seni de sarar belki?
dörtgöz için yarın arıycam, arıza tespit iki gün sürer dedilerdi, inşallah uzun sürmez de kavuşuruz.
sevgiler.
...
oh be, demek sen de seviyorsun aslı, "neo da amma freak'miş!" diye düşüneceksiniz diye tırsarak yazdıydım :)
dediğin gibi pahalı şeyler, tek tek aksesuarlara bakınca "a şu minik dolap 18 dolarmış, e iyimiş" diye şapşalca fikirlere kapılıyorsun ama yüzlerce parça alıcağını düşününce aklın başına geliyor. loto moto bi şey çıkması şart.
Alıp da oynar mıydım bilmiyorum ama, ilgimi çekeceği ve hayran hayran bakacağım kesin!
Şöyle yapabiliriz, siz Aslı'yla ortak bi tane alın, ben bi bakayım!
:))
Oyuncak Müzesindeki bebek evlerini gördün mü Neo?
oyuncak müzesi bana yakın.
beraber hayran hayran bakıp sonra halimize gülerek kahvelerimizi içebiliriz.
ekmekçi kız,
tamamdır, aslı'yla ortak doll house'a gireriz, bilog ahalisine de ziyaret günleri düzenleriz ehehe
...
gülçin,
görmedim ama bir arkadaşım gitti geçenlerde, o bahsetti, çok güzelmiş oyuncaklar, ben de görmek istiyorum en kısa zamanda.
...
nalan,
olur valla. müze gezisi de kahve de çok cazip görünüyor.
ben her cumartesi 15.30-19.00 arası oradayım efendim, malum yaratıcılık seminerimiz için. eğer daha erken gelirseniz bir haber ediniz, kahvemizi beraber içelim.
sevgiler.
yalnız bu verdiğin sitedekiler inanılmaz güzel, delirebilirim :)
acayipler diy mi? insan baktıkça fena oluyor, "akseuarlardan alsam mı len yavaş yavaş kurarım bi ev" diye şeytan dürtüyor felan :)
Yorum Gönder