ingiltere, londra, metro'ya devam. çok severim bu şiiri...
Kraliçe Viktorya’nın Düşü
(Büyük Britanya’nın işsizlik ve suç oranı en yüksek şehirlerinden Glasgow’da bir genç kız metroda uyuyakalır, kendi yaşamıyla Kraliçe Viktorya’ninkinin birbirlerine karıştiği garip bir düş görür.)
Aylardan Eylül filanmiş galiba,
Neredeyse çocukmuşum, Albert’la tanışmışım,
Amcam Saxe-Coburg’ten mektup yazmış;
Rüya bu ya, Glasgow’a taşınmışım.
Sonra bu çocuklar, işsiz, kolları dövmeli,
Bu kızlar, jiklet çiğneyen,
Bu çok-uluslu şirketler her yerde:
Tuhaf ama yirminci yüzyıldaymışım.
Şurada burada yerliler ayaklanıyormus:
Casuslarım Transvaal’dan haber vermişler;
Yırtıp atmışım Yeni Delhi’den gelen telgrafı:
Bizimkiler Hindistan’ı kaybetmişler.
Bir de Süveyş’te yenilmişiz üstüne,
Albert’i Hyde Park’a gömmüşüm,
Disraeli, Dickens, Mill hep ölmüşler,
Windsor’da perdeleri çekmişim.
Şimdi, gözleri kaygılı, adımları çarpık,
Sokaklarımdan sarhoşlar geçer,
Dinmeyen bir yağmur, kapanmayan bir yara,
Glasgow şehri yangın yerleri, çelik köprüler.
İnsan dayanamaz, tükenir ağır ağır,
Yıllar geçtikçe artar yitirilmiş günlerin acısı,
İşe giderken her sabah, kirayı verirken her ay,
İçimde hep Saxe-Coburg’ün uzak sancısı.
Tren sarsılır altımda, uyanamam,
İt kopuk garip garip bakarlar bana,
Ama ben hatırlarım hâlâ o eski zamanı,
Ben imparatoriçeyken ve onlar yokken daha.
(Büyük Britanya’nın işsizlik ve suç oranı en yüksek şehirlerinden Glasgow’da bir genç kız metroda uyuyakalır, kendi yaşamıyla Kraliçe Viktorya’ninkinin birbirlerine karıştiği garip bir düş görür.)
Aylardan Eylül filanmiş galiba,
Neredeyse çocukmuşum, Albert’la tanışmışım,
Amcam Saxe-Coburg’ten mektup yazmış;
Rüya bu ya, Glasgow’a taşınmışım.
Sonra bu çocuklar, işsiz, kolları dövmeli,
Bu kızlar, jiklet çiğneyen,
Bu çok-uluslu şirketler her yerde:
Tuhaf ama yirminci yüzyıldaymışım.
Şurada burada yerliler ayaklanıyormus:
Casuslarım Transvaal’dan haber vermişler;
Yırtıp atmışım Yeni Delhi’den gelen telgrafı:
Bizimkiler Hindistan’ı kaybetmişler.
Bir de Süveyş’te yenilmişiz üstüne,
Albert’i Hyde Park’a gömmüşüm,
Disraeli, Dickens, Mill hep ölmüşler,
Windsor’da perdeleri çekmişim.
Şimdi, gözleri kaygılı, adımları çarpık,
Sokaklarımdan sarhoşlar geçer,
Dinmeyen bir yağmur, kapanmayan bir yara,
Glasgow şehri yangın yerleri, çelik köprüler.
İnsan dayanamaz, tükenir ağır ağır,
Yıllar geçtikçe artar yitirilmiş günlerin acısı,
İşe giderken her sabah, kirayı verirken her ay,
İçimde hep Saxe-Coburg’ün uzak sancısı.
Tren sarsılır altımda, uyanamam,
İt kopuk garip garip bakarlar bana,
Ama ben hatırlarım hâlâ o eski zamanı,
Ben imparatoriçeyken ve onlar yokken daha.
Şavkar Altınel
5 yorum:
Seyretti heva üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın şimdi yeller eser yerinde.
{Ziya Paşa}
Nerede o ihtişam.. güneş dahi batmayan
Şimdi ol tacın tahtı boşluktur ser yerinde..
{Müzmin Anonim}
müzmin bey şahane olmuş bu! elinize sağlık.
neolitik hanım,
bu şiir aramızdaki 5 yaşa tekabül ediyor olabilir. pek hoşlanmadım. belki tekrar tekrar okumalıyım.
hatta okuyayım ben nunu daha sonra.
akşam mezuniyet balosu var çocuklardan birisinin. bir anda gitmem icap etti. ne giyeceğimi düşünmem lazım. gece kapanışın 1.30'da olduğunu, kapanış şerefine bir de folklor gösterisi olacağını söylesem, ne dersiniz? evet evet, sanırım alkol var, ama içmiyorum ilke olarak. valla, ne bileyim, öyle işte. belki bu akşam içerim. bira içmek istiyorum soğuk bir bira. ama belki, şarap içerim temiz temiz.
raporum budur. metin bey, meyhoş lugat hikayesini başlattı. ben de yazdım iki yok 3 tane. bir bak bakalım beğenecek misin?
sevgilerimle.
müzmin bey,
hakikaten çok guzel olmus... bir zamanlar büyük olmanın ve artık olmadığını bilmenin beyhude hüznü...
peri,
bunu sevmedin ama şavkar altınel'in başka şiirlerini de yazacağım senin için, onları seveceğini sanıyorum. mesele 5 yaş fark değil bence, ben ruhen cok uzun süredir 40 yasindayim zira (1500 yasında olmadigim zamanlarda :)
demek mezuniyet balosu? eglenceli geliyor kulaga.. bira demisken, su anda ofisteyim, koordinatorumuz erken cikti ve bizde happy hour ilan edip birer soguk bira aldik kendimize :) (gerci koordinatorumuz cikmasaydi bize eslik ederdi, oyle patron bi insan degil kendisi, tatli bir kadin)aslinda ben de uzun bir süre icmedim ilke olarak ama sonra bir seyler degisti, vazgectim.
ben dark bira seviyorum, karamelize bir tat (gurme bir insanım :)sarabin da yeri ayrı tabiy.
metin bey'e ugradim az once, oraya da yazacagim, baslangic icin zor bir sozcuk vermis yahu! uzerinde calisiyorum ama zor. sen cok guzel seyler yazmissin tahmin edileceği üzere..
benim raporum da budur.
sevgiler
bora duş alıyor, o nedenle şöyle bir dolaşayım dedim.
dark bira karamelize dokusu ile hoş ama çok baş döndürüyor. ben, evet bira içeceğim. gece giyilebilec kıyafetler adana'da kaldığından kasmayayım, dedim. ya açık renk pantolon ve açık mavi bir gömlek, ya da iyice deliliğe vurup, dizde siyah pantolon, üstüne dar, askılı desenli elbise.
her durumda ayağıma converse giyeceğim herhalde. bakalım. arçil basketbol'dan gelmedi daha. o da duş alıp giyinecek. atakan, babaanne'de giyinmiş, süslenmiş bekliyor.
pek bi telaşlıyız. fotoğraf çekersek ve elbette güzel çıkarsam:) koyarım siteye.
ben belki dark bira içerim, folklere filan daha dayanıklı olmak için:)
hoşçakal.
dizde siyah pantolon, elbise ve converse üçlüsüne bayıldım :) tam mezuniyet balosu kıyafeti. neye karar verdin giysi konusunda bilemiyorum ama lütfen fotografını koy.
ofiste baslayan parti havasini birakip eve gitmek istemedi kimse, cikip birer bira daha içip evlere öyle dağıldık. simdi de haftasonu bitirmem gereken bir işe başlamamak için bahaneler arıyorum internette dolanarak :) okul zamanı da böyle olurdu, ödeve başlamamak için odamı filan toplardım :)
umarım eglenceli geciyordur balonuz..
sevgiler
Yorum Gönder