mind the gap! (boşluğu umursa)



sevgili kariler, romalılar,
blog macerasına başlayalı beri, bu sayfayı her gün yenilemez isem bende bir rahatsızlık, bir huzursuzluk hasıl olmaya başladı. normal midir bu? ilk heves midir, nedir? zamanla geçer mi? elimin altında koyacak bir yazı yok, günce tadında bir şeyler yazsam, hayatım bu aralar bir taşra kentinin telefon rehberi kadar sıkıcı... e napıcam o zaman bu huzursuzluğu bertaraf etmek için? gelsin sevdiğim bir şarkı ve onun çağrıştırdıkları :)

bu "crazy english summer" şarkısı bende, kısa bir dönem yaşadığım ve çok sevdiğim londra'yı, metrosunu (yerlileri "tube" der), haftasonu için eve giderken trenin penceresinden akan manzara gibi aklımdan akıp geçen türlü şeyleri çağrıştırıyor. metro deyince de, londra metrosunda yolcular sarı çizgiyi aşmasın diye sık sık bir anons yayınlanır, "mind the gap!, mind the gap!" onu hatirliyorum, bir de onu türkçeye "boşluğu umursa!" diye hınzırca tercüme edeni...

şarkıyı siz de seversiniz umarım... kadın öyle bir ciğerden "nothing but you're on my mind" diyor ki...


14 yorum:

Adsız dedi ki...

heh hee, o kısa süre kalınan londra'da "tube" ile ilgili benim de anım var:))

pes doğrusu diyorum. sen ne diyorsun?

Adsız dedi ki...

bu arada kadın gerçekten ciğerden konuşmuş.

dinlemişsindir: roger water's the pros and cons of hitchhiking albümünde, bir taraftan saksafonla diğer taraftan kendisi, "stay with me!" diye bağırır, inler, yalvarır. nefistir.

hah haa, kasaba telefon defteri benzetmesi çok şahane. demek o kadar sıkıcı? hiç sanmam. ne demişler, hayat sıkıcı değil, insanlar sıkıcıdır. gizli iltifatım dikkatli gözlerden kaçmayacaktır.

neo dedi ki...

pekiii, tube mevzuunda yazarken "kesin peri'nin de vardır bir londra hikayesi" diye aklimdan gecti desem, sen buna ne dersin? ;)

bir ara roger waters dinlemistim ama dedigin şarkıyı hatırlayamadım, bakayım bir.

valla bu ara (blog heyecanı ve sizler dışında) hakkaten sıkıcı bir hayatım var. daha once demistim ya, etrafımdaki herkes cok dertli, her gün biriyle buluşup onları dinliyorum. uzun telefon seanslarıyla öfkeli olanları yatıştırıyor, kederli olanları güldürmeye çalışıyorum.

iltifatın gözlerden kaçmadı tabiy, ama ne kadar hakediliyor o ayrı :) (şımarıyorum evet :)

keyfin yerine geldi mi birazcık?

Elif Derviş dedi ki...

Ya neolitik hanım, nasıl ettiniz de hatasız koydunuz şarkıyı? Ben iki-üç gündür ne koysam hata veriyor hırrr... düzeldi mi acaba? :)

neo dedi ki...

köşenin delisi,

her zaman yaptığım şeyi yaptım valla, acaba sen kopyaladıktan sonra html sayfaya yapıştırırken diger kodlarin icine mi yapıştırıyorsun? belki o yuzden düzgün olmuyordur.

onu bir kontrol et istersen? bilemedim.

Adsız dedi ki...

Peri'nin nesi var? bir şey mi oldu? hakkaten keyifsiz. ben blogun eski hâli daha güzel dedim diye üzüldüyse valla çok üzülürürüm şimdi. o yüzden de buraya yazdım bunu. hay dilimi eşek arıları soksaydı!

neo dedi ki...

candan,

peri'nin neden keyifsiz oldugunu bilmiyorum ama sayfanın yeni haliyle ilgili söylediklerin nedeniyle oldugunu sanmam.

du bakalım, belki yazar bize.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Peri'yi bugün köşeciğinden sadece Neo Hanım çıkarabildi, hiç sesi çıkmadı.
Belki bir-iki güne dek yazar, ne olduğunu.

Ay, yetiş Candan! Bir isim de "Köşenin Delisi"ne gerekiyor.:)
Evet, iki gündür ben de radioblogclub!den dertliyim, ama demek arada oluyor, tutuyor.

Neo'cum, bazen ben de derde batmış buluyorum kendimi ya, geçiyor işte...

Ben de iki hafta kadar Londra metrosunun sabah-akşam trafiğini yaşamıştım. Hatta, bir süredir bir ucuz bilet bulsam da gitsem diye, aç tavuk rüyaları görüyorum. O kadar uzun zaman önceydi ki, Londra seyahatim, o zamanlar Diana bile yaşıyordu!

Adsız dedi ki...

ben bir yere yazınca sonra hevesim kalmıyor bir daha o konuyu yazmaya. ancak bahsi geçen şarkı şu: http://www.youtube.com/watch?v=BGOQY9akKyo

bu şarkı ve cortozar'ın otostoplu rüya ile ilgili bir öyküsü birbirini çağrıştırır. onları yazarım bir gün. albüm, bir uzun öykü aslında. bir düş içinde, evlilik, bekarlık, erkek olmanın insana yaptıkları vs çok hoş şarkılarla anlatılır.

***
demek, düşündünüz neolitik hanım. o halde yazayım ben londra anılarımı birbir. metrosuna bayılmıştım ben. o haritalarına, o her şeyin tıkır tıkır işleyişine. akşam uğranılan publara, sokakta kahve içip sandiviç yiyip okula yetişmelere... işte yazdım bile:)

moralim daha iyi.

herkese çok, çok sevgiler.

neo dedi ki...

ekmekci kız,

tam clive owen ve george clooney'e cevap yetiştiriyordum, baktım gitmişsin.

londra benim de rüyalarımda bu aralar. en çok o büyük parklarını ve kitapçılarını özlüyorum. zaten buralarda çok bunalmışsam hep bir yerlere giderken görürüm kendimi rüyamda. genelde de londra'ya gidiyor olurum. otele yerleşirim, alışverişe çıkarım :P sonra uyanmak acıklı oluyor ama olsun :)

Müzmin Anonim dedi ki...

Neolitik hanim hanim,

'Mind the gap!' ile ayni nefeste 'Nothing buy you're on my mind' dediginde kisi muhatabina 'sen coktan silindin' demis olmuyor mu?

Yoksa ben mi hep herseyi yanlis anliyorum?

:)

Adsız dedi ki...

merhaba müzmin bey,
öyle demiyordur. kimse o kadar içli bir şekilde sen çoktan silindin, diyemez, sanırım. ya da çok aşık olmalı, yani ölünceye kadar silinmeyeceği düşünülen kişi için, denilebilir:))

neolitik hanım,
şarkıda geçen hikayede, adam karısını otostop yapan bir geçkızla aldatmış. ancak işler düşündüğü gibi olmamış, aşık olmuş kıza ve onunla kalması için yalvarıyor. ancak kız tek kelime ingilizce bile bilmiyor, ilişki konusunda anlaşmış olduklarını, bu aşk meşk safsatalarının da nereden çıktığını düşünüyor. hayır, diyor elbette adama.

böyleydi sanırım burası. hay allah bak, gitti güzelim yazı konusu:))

neo dedi ki...

pericim,

ses verdiğine çok sevindim, daha da iyi olsun moralin...

bir yandan da şarkıyı dinliyorum bunları yazarken, cortazar'ın otostoplu rüya öyküsünü de bekliyorum merakla. ("otostop" deyince, bunlarla hiç ilgisi yok ama ben de douglas adams'ın otostopçu'nun galaksi rehberi serisini yazacağım bir gün)

londra anılarımız aşağı yukarı benzer tabii.. keyfimizin yerinde olduğu bir gün daha ayrıntılı yazalım derim.

sevgilerimle

neo dedi ki...

müzmin bey,

peri pek güzel demiş, lakin evet, biraz karışık mesajlar veren bir metin olmuş bu. belki de bu kişi sizin dediğiniz gibi, "sen çoktan silindin" demek isteyen ama bunu henüz beceremeyen biridir :)