iyi bayramlar

bayramınız kutlu olsun.. bayram günü öyle hüzünlü bir yazı olmasın sayfayı açar açmaz diye alelacele yazıyorum bunu. tasındım nihayet, daha uzun yazacagim birkaç güne kadar. anneannemle ilgili yorumlarınıza da tesekkur ederim cok, onlara da cevap yazacagım.

sevgiler

2 yorum:

endiseliperi dedi ki...

sizin de (senin ve ev arkadaşının yani:)şeker beyramınız kutlu olsun neolitik hanımcım. şeker filan aldınız mı eve?

yukarıdaki tom robbins alıntıları da çok uydu bugüne gerçekten. ben bazı filmleri izleyemediğim gibi bazı kitapları da okuyamıyorum. iyi ki yazmışsın bunları, çünkü tom robbins'le benim buluşmamı kader istemiyor. kim utansın? kader, elbette. yağmurun sesinin annne babanın yatak odasından gelen mırıltılara benzetmesi çok hoş. ve evi, eşyaları filan da estetik ve sınıfsal değerlerinden sıyırıp yağmurla birlikte ihtiyacı karşılayan temel şeyler gibi algılaması da pek tasavvufi. neymiş, bi lokmam bir hırkam olsun, isterse yağmur yağsın.

yağmurum yarattığı atmosferler gerçekten tüccar filan da olsak parayı değil de mesela hayatın anlamını düşünmemizi mi sağlar? ki geç ve iktidarsız bir soru olur bu bir tüccar için. ve bileklerini yağmurda kesen ne çok tüccar olmalı. bence o kadar da içedönmüyorlar bir noktadan sonra koşaradım geri geliyorlar ve içmeye başlıyorlar ta ki yağmur dinip güneş sahte anlamları parlatıncaya kadar. yok be neolitik hanımcım, bu kadarcığı bile bir tüccar için fazla bir umut beslemek olurdu. sadece tüccarlar mı? anladın işte insanlardan nefret etme dakikasındayım. şimdi diner.

biraz da hassasım sanırım. dokunsan ağlayacak olma hali ile dilinde öfkeli bir küfürü gezdirme hali arasında bir şey. bu da şimdi geçer.

tom robbins'i okuyacağım hem galiba. ama sonra, bir süre sonra.

sevgiler, öpücükler.

neo dedi ki...

pericim,

madem sordun, evdeki şeker+tatlı çeşitlerini saymak isterim bu noktada: nestle damak (ama 75. yılı şerefine çıkarılan özel kutuda, damak 75 yıldır varmış hiç bilmiyor idim), ferrero bi şey (hani şu içi fındıklı, kremalı çikolata, altın yaldızlı kağıtta olan), badem şekeri (sadece bayramlara ve nikahlara özeldir ama çok severim), yaz helvası (bayramla ne alaka diyebilirsin ama çok severim onu da), karışık badem ezmesi (kakaolu, portakallı),ikea market'ten zencefilli kurabiyeler (kutusuna hayran olunarak alındı ama zencefile de ayrıca bayılırım, tam bu yağmurlu havaların eşlikçisidir çayla birlikte) bunlara bir de akşam arkadaşların eve gelirken aldıkları aşure ile kazandibini eklersen evdeki şeker stoğu hakkında bir fikir verebilirim sanırım :)

tom robbins alıntılarını begendiğine çok sevindim. beni bir metinde en çok etkileyen şey -kurgu, karakterler falan bir tarafa- yazarın kullandığı benzetmeler. bir şeyi başka şeylerle anlatmanın hastasıyım :) robbins'i de bu yüzden seviyorum. "ters dönmüş şemsiyeyi bir korkuluğun göğüs röntgenine" benzetmesi falan ne hoş, muzip...

ben de nicedir insanlardan nefret etme günleri yaşıyordum (ex-evsahibim sağolsun!) ama geçti şimdi, çok takılmamaya çalışmak lazım ama kolay değil.. anlıyorum seni.
dokunsalar ağlayacak değil de sıkı bir küfür işitilecek biri olmak istiyorum ben zaman zaman, acayip bir değişiklik olurdu benim ve etrafımdakiler için :) acaba denesek mi, ne dersin?

robbins'e parfümün dansı ile başlamak çok eğlenceli olur derim.

sevgiler,
öpücükler...