murakami günleri



sizin de olur mu bilmem, bazen bir yazar saplantı halinde geliyor bende. cumartesi günü haruki murakami'nin zemberekkuşu'nun güncesi'ni bitirdim. kitabı çok sevince, yazarın başka kitaplarını da alayım dedim. turkce ceviri fena degildi ama suyunun suyunun suyu bir metin okumuş oldum ben, kitap japonca yazılmış, fransızcaya cevrilmis, turkceye de fransızcasından tercüme edilmiş. zaten direkt japonca'dan türkçe'ye çeviri pek yok sanırım. ben de ingilizcesinden okumaya karar verdim ve norwegian wood'unu aldım.

ilk fırsatta zemberekkuşu hakkında yazmak istiyorum, kitaplarında “aşk ve kayıp" temalarını işleyen yazarla, guardian'da yapılmış uzun bir röportaj var. ilginç biri murakami. ilk romanını 29 yaşında yayınlamış, her yıl maraton koşarmış, yazmaya başlamadan önce tokyo'da bir caz kulübü işletiyormuş. çok iyi bir caz dinleyicisi, çok geniş bir plak koleksiyonu var. bir röportajında, evde yangın çıksa, kurtaracağınız üç plak hangisi olurdu sorusuna, "seçemem ki, hepsini bırakırım yansın, kediyi kurtarırım" demiş :)

8 yorum:

endiseliperi dedi ki...

yaz, yaz, yaz hemen yaz. çünkü ben adını bile duymamıştım. ne kadar ayıp ettiğimi sen yazınca anlayacağım.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ne kadar ilginç bir kadın!

Bazı Japon filmlerinden hatırlıyorum, çağdaş Japon kadını, eski bilinen klasik Japon kadını görüntüsünün dışında çok yenilikçi ve değişik kişilikteler.

Ben de heyecanla yazını bekliyorum.
:))

neo dedi ki...

peri,

sen böyle deyince ben baskı altında hissettim kendimi :) ya senin beğenmeyeceğin birini anlatmış olursam, "bu mudur yani neo'nun anlata anlata bitiremediği kitap?" dersen.. neyse, seversin belki de?

...

ekmekci kız,

murakami erkek aslında :) kitabın kapağı yanılttı sanırım seni. işten güçten fırsat bulur bulmaz yazacağım.

Adsız dedi ki...

murakami bende de takıntı, ama hadi artık okunsun şeklinde. ama ben hep türkçe okumak istiyorum ve henüz türkçe'de yayınlanmamış olanlarını istiyorum. kafka on the shore'u mesela. norwegian wood yayınlanmış aslında doğan yayınlarınca ama tükenmiş olabilir -ki ben buna hep çok hayret ediyorum: nasıl iyi bir kitap baskısı tükendiği için bulunamaz piyasada?
harika bir sitesi var murakami'nin: http://www.randomhouse.com/features/murakami/site.php?id=

neo dedi ki...

simon,

ben de türkçe okumak istiyorum ama japonca'dan direkt olarak türkçe'ye çevrilmişini, yoksa hakikaten, asıl metinden fazla uzaklaşılıyormuş gibi geliyor, huzursuzlanıyorum. zemberek kuşu'nun güncesi'ni ingilizcesiyle karşılaştırdığımda bazı başlıkların biraz farklı çevrildiğini gördüm mesela.

neyse, takıntı bu bendeki de, oku gitsin, çeviri güzel akıyor işte, daha ne istiyosun?

web sitesini ben de sevdim, fondaki müzik de süper. gece, oda hafif karanlıkken açınca siteyi, birazdan tuhaf şeyler olacakmış hissi yaşıyor insan :)

Adsız dedi ki...

evet, aynen öyle (müzik). hem fon resmi de rastgele değişiyor.

çeviri için o yazdıklarını unutmuşum bu kitapların hevesiyle, sanki türkçesini bulamamışsın gibi gelmişti o anda. ben ingilizce'de türkçe'deki tadı alamıyorum bir türlü, bu kelime ne şimdi filan derken, dilin, anlatımın güzelliğine kapılamıyorum. ki böyle desem de sanırım kapılamam diye denemiyorum pek.
bi de şu kapak güzel geldi bana ama tabi o sanırım tavuskuşu:)

neo dedi ki...

simon,

ben o tavuskuşlu kapaği sevmedim işte, oysa ingilizce baskılarından kedi kuyruklu olanına bayıldım. kitapların kapaklarını fazlaca önemsiyorum galiba, sırf güzel kapaklı diye tanımadığım yazarların kitaplarını almışlığım vardır.

norwegian wood'a devam ediyorum bu arada, zemberekkuşu kadar sarmadı ama güzel yine de. zaten çok sevdiğin bir kitaptan sonra, ne okusan onun yerini tutmaz ya.. yenisini okurken zihninde bir önceki kitapta geçen bir olay ansızın beliriverir. (hala kitaplardan bahsediyoruz diy mi? ;)

New York Muhtari dedi ki...

bende iki hafta sonra sinavlarim bitsin, aylardir kitapliktan bana goz kirpan kitaplarimi okumak istiyorum.Ozellikle de Murakami'yi...