eskişehir eskişehir*



bir milyonuncu kez eskişehir yazısı yazmak istemiyorum aslında ama bir kac bulıt yazmadan da olmaz şimdi:

- bu sefer bir toplantı için gidildi, ofisten arkadaşlarla trene doluştuk, dört saat restoranda bol dedikodu ve neşeli bir yemek sonrası eskişehir'e vardık. istanbuldan ilk kez eskişehir'e gelenler otele nasıl gidicez diye endişeleniyorlardı, "aa on dakka yürüyüş mesafesinde" deyince pek sevindiler. zaten her şey en fazla on dakka mesafedeydi. istasyon, otel, yeme-içme mekanları.

- cumartesi gecesi eskişehirspor-fenerbahce maçının heyecanı bütün kenti sarmıştı. çay içmek için oturduğumuz varona kafe'de büyük ekran tv tam tepemizdeydi, çok güzel, sıcak bir yerdi, kitaplık vs vardı lakin maç başlayınca baktık herkes bizim tarafa bakıyormuş gibi geliyor, huzursuzlanıp kalktık. es-es de yendi bu arada, pek güzel oldu (beşiktaş da puan kaybetti bu hafta ama olsun)

- pazar gününü bizimkilerle geçirdik, kardeşimle pino+kitapçı alışverişi faslı, annemle saç boyama seansı vs.

- kitaplarını bir türlü okuyamadığım ama merak ettiğim hasan ali toptaş'ı kafelerden birinde çay içerken gördüm. imza günü varmış, sonradan öğrendim. toptaş okuyanlar, önce hangisinden başlamalı?

- dün yine trenle döndüm, yol boyunca post express'in son sayısını ve torunlar kitabını okudum, okudukça dertlendim, ipod'da da ümmü gülsüm'ün ente omri'sini dinleyince, iyice depresif bir ruh haliyle haydarpaşa'ya vardım.

- allahtan bir "eskişehir klasiği" olarak hazırlanan çantada, leziz şeyler vardı: sağolsun babam haşhaşlı cevizli ekmek, tahinli katmer, petiför üçlemesinin yanına bu sefer, süzme yoğurt vs de eklemiş. köyden indim şehire filmlerindeki gibi haydarpaşa merdivenlerinden sırt çantam ve erzak torbamla mutlu mesut vapura doğru yürüdüm :)

*"bornova bornova" hesabı ;)

**fotoğrafı bir demiryolları sitesinde buldum, 50'li yıllardan sanki... şimdi hızlı tren falan geliyor ama istasyon o zamandan bu yana pek de değişmemiş.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

*"bornova bornova" hesabı ;)

neden ?

Adsız dedi ki...

40'lı yıllar!

endiseliperi dedi ki...

keşke ben de orada olsaydım, hasan ali toptaş'a imzalatsaydım tüm kitapları. imzalı kitap gibi bir derdim yok ama, böyle bir denk düşüş hoşuma giderdi. H.A.T için bir şeyler yazdım. bir bak istersen.

sevgiler.

neo dedi ki...

creep,


bkz ilgili yazının sonundaki not: http://neolitikhanim.blogspot.com/2009/11/ankara-ankara.html

...

adsız,

öyle mi diyorsunuz? 50'liler gibi geldi ama 40 da olabilir tabiy.

...

peri,

ya ben de kitap imzalatmakla ilgili karışık duygular içindeyim, bi yandan tuhaf geliyor ama bi yandan da belli yazarlar var ki isterim imzalı kitapları olsun kütüphanemde, bana özel bir notla hatta :) kütüphanemdeki imzalı kitap sayısı üçü geçmez, biri bağlarımızın koptuğu bir arkadaşıma ait bir atilla ilhan kitabı. biri de arundhati roy'un the god of small things romanı, biri de arkadaşımın yazar kocasının imzaladığı bir roman. arundhati roy'u da yazayım bir ara, matrak bir hikayesi var.

toptaş yazını okudum, çok meraklandım, evde gölgesizler kitabı var, bir an önce okuyayım istiyorum.

sevgiler

Adsız dedi ki...

Mantoların (kürklerin!) etek boyu ve vatkalar, en soldaki hanımın kürk şapkası (ve de şapkanın açısı!), elindeki manşon(!) ve tabii ayakkabılar. 40+ bir yıl.
Cevap verdiğini için çok teşekkür ederim.
Sevgiler.