İngiliz kısa tüy mü, tekir mi?

İngiliz kısa tüy evin içinde sizinle pek muhatap olmaz.
Tekir her an kıçınızın dibinde yatmak ister.
...

İngiliz kısa tüy, mutfakta pişen şeylere nadiren ilgi gösterir, diğer kedigillerin delirdiği tavuk, balık gibi şeylere şöyle bir bakıp yine kendi mamasını yer.

Tekir eve tavuk girdiğini daha market torbaları açılmadan anlar, kokusuyla delirdiğinden bir an önce tavuktan hakkını almadan mutfakta size bi rahat huzur vermez.
...
İngiliz kısa tüy, illa ki sizin içtiğiniz sudan ister, dalgınlıkla çeşmeden koyduğunuz suyu şöyle bi koklayıp, o ciddi suratıyla dönüp “bu ne be?” der gibi bakar.
Tekir, çeşme suyu felan ayırmaz, taze olsun yeter. bazen saksı diplerindeki suları içtiği de olur.
...
İngiliz kısa tüy sevilmek istediğinde ayağınızın dibine yatıp karnını açar, sevdirir sevdirir. Hiç tırmalamaz.
Tekir ancak kafasını, boynunun altını falan sevdirir, öyle sırtını hele ki karnını falan sevmek kamikaze bi davranış olur, elinizde boylu boyunca tırmıklarla kalakalırsınız.

* * * *
Nerden çıktı bu kedi mukayesesi diyeceksiniz, anlatayım: hani birkaç yazı önce bahsetmiştim, “evdeki İngiliz” diyerekten, sizi Mercill (Mörsıl diye okuyunuz lütfen) ile tanıştırmak isterim. Kendisi 2.5 yaşında bir british shorthair, yersiz yurtsuz kalmış bir arkadaş, ilk sahibi almış, sonradan evde istenmemiş, tüy vs. ikinci sahibine “sen buna bi yer bul” diye verilmiş, o da internete ilan vermiş, biz de o vesileyle bulduk. Gümüşsuyu’nun prensesi badem, karşının kedisi de mercill oldu :) ben yıllardır bir kedim olsun adını şu koyucam bu koyucam diye bi sürü isim sayıklardım: fernando (siyah-beyaz olursa), simka, son dönemde sarı olursa behlül olur diye düşünüyordum lakin kısmetimize yavru bir kedi düşmedi. İlk sahipleri zaten bir isim vermişler değiştirmeyelim dedik, bi de komik geliyor evde “möörsııl” diye çığırmak :) sanki malikanede yaşıyoruz anasını satayım, anthony hopkins’e benzeyen bir uşağımız, akşam beşte sütlü çay içmek gibi adetlerimiz var : p



İlk geldiğinde çok çekingen davranıyordu, gitti evin en kuytu köşesine saklandı, sonra sonra evin her yerini kokladı ve giderek alıştı, en son sabahları koridorda depar atmaya bile başladı. Birkac gun mama ve su kabının başında uyudu hep, geldiği yerde az mı besliyorlardı diye şüphelendim, mama kabının elinden alıcaklar sanki, patisini etrafına dolayıp yatıyordu canım yaa. Bıyıkları siyah, patilerinin altı gri, yanakları tombul, pek tatlı bi şey (badem bunları yazdığımı duysa paralar beni, o ayrı.) bir arkadaşımızın yorumuyla arada “mürsel” de diyoruz kendisine, bıyıklarından ilhamla soyadı da karabıyık olsun dedik. Mürsel karabıyık diye yeni kimlik alıcaz :)


badem’in henüz mürsel’den haberi yok, karşılaştıklarında ne olucak bilmiyorum, kesin önce bi temiz döver bence, öyle bi kedi kendisi. Ama sonra bağrına basar diyorum. Bakalım.

not: mukayese yazısına şöyle bir baktım da tekirlerin aleyhine şeyler yazmışım sanki ama yok öyle değil, bu yeni cinsle karşılaşınca şaşırdım biraz. Bütün kedileri bizim badem gibi sanıyordum, ondan öyle şeyettim. Badem de candır, ilk göz ağrısıdır, yeri ayrıdır. Ona yanlış olmaz, endişe buyurmayınız.

6 yorum:

Sndrfknella dedi ki...

Bu kedi milleti bi acaip zaten. Hepsi ayrı çeşit :))) Evde 3 tane olunca bol bol gözlem ve inceleme yapılabiliyor... hatta babam kitap yazmam gerektiğini söylüyor :)

Tatile gittiğimde son 2 günde mamaları bitirip beni neredeyse kırmızı halılar sererek karşılayan kedilerden evin tek erkeği, Rıfkı, ödül olarak açılan mutfak balkonundan sokağa çıkma keyfini 10 dk.da bir eve gelip mama kabını kontrol ederek kendisine eziyete döndürmeyi başarmıştı :))) Uzun lafın kısası, sizin SörMörsıl artık ne yaşadıysa, araziye uyum sağlayana kadar kendini unutturma ve dikkatleri üzerine çekmemek derdinde sanırım... Mama kabına sarılıp yatma kısmı ise içimi acıttı. Yavrukuşa ne yedirmeye kalktılarsa artık...

Şanslıymış, sizin yanınıza gelmiş:))) Ay ne çok laf kalabalığı yaptım, değil mi? Badem ve Mercill'in güzel burunlarından öperim.

Sevgiler :))))

nalan dedi ki...

hoşgeldi mörsiiil. bakalım bademle tanışma bölümünü de bekliyoruz artık. biz de yakında gelecek olan majesteyi bekliyoruz, hayırlısı :)

Güneşli Günler dedi ki...

Evde 5-6, sokakta da 15- 20 kediye bakıcılık yapan arkadaşlarımdan biliyorum, cinsi ne olursa olsun hepsinin kendine has huyları oluyormuş. Ortak noktaları ise hepsinin de çok tatlı olması sanırım. :) Badem kıskanır bence biraz da.

Adsız dedi ki...

Sevgili Neolitik Hanım,

Mercill'den 'İngiliz Kısa Tüy' değil de Lord veya Sir ünvanıyla bahsedelim lütfen. Çok asil bir duruşu var:-) Sizin eve gelmesine çok sevindim.

Akif Pirinçci'in Francis romanını tavsiye ederim eğer okumadıysanız. Dedektif bir kedinin macerası. Ben okurken çok keyif aldım. Sizin de seveceğinizi umuyorum.

Sevgiler
Emel

karga'nın günü dedi ki...

Ne iyi yapmışsınızda Mercill'e evinizi açmışsınız. Bir heves alıyorular, yavru mavru diye sonra büyünce hadi yallah neresi olursa. Artık eziyet mi gördü aç mı kaldı eskiden bilmem, mama kabına sarılma kısmında gözlerim doldu. Uzun lafın kısası, sizi tebrik eder, Mercill'in Badem'le iyi geçinmesini dilerim.
Sevgiler :))))

neo dedi ki...

sndrfknella,

hiç laf kalabalığı değil, konu kedilerse bütün detaylar, hikayeler önemlidir. kitap yazmak da şahane fikir.

üç kedi, büyük cesaret demek :) tebrikler. bizim birini anlamaya çalışmakla aylarımız geçecek gibi görünüyor. banyoya çiş yapmış yaramaz sör mörsıl, niye yaptın seni seni diyorum, gözlerini kaçırıyor. utangaç da bi yandan.

rıfkı da güzel isimmiş. selamlar ona ve diğer iki yaramaza.

sevgiler

...

nalan,

hoşbuldu mörsıl. bademle tanışma faslı nasıl olacak ben de merak ediyorum. "abla ben karşının kedisiyim" diye bıçkın mı olacak bizimki, yoksa mesafeli tavırlarla iplemeyecek mi bizim tekiri? göriciiz :)

...

güneşli günler,

bi acayipler hakkaten. badem mesela konusurken bayag dinler sizi, o koca gözlerini diker, arada sözünüzü keser vs. bu arkadas ise nadiren göz teması kuruyor, pek bi cool.

badem kıskanır bence de ama belki yılların yalnızlığı bitti diye sevinebilir de :)

...

emel,

evet evet doğru dediniz, Sir Mercill demek lazım :) "mürseel" deyince iplememekte haklı, ne de olsa mavi kan :)

akif pirinççi okumustum, felidae'yi diyorsunuz sanırım. hoşuma gitmişti. bir de siyam kedili dedektif romanları vardı, "kırmızı gören kedi" vs. yazarı Lilian Jackson Braun imiş. o seri de güzeldi.

...

gamlı baykuş,

dileğinize gönülden katılıyorum, umarım geçinirler. olmadı ayrı odalarda takılırlar nabalım :) ya da bi tane daha alırız, onunla uğraşırlar :)

sevgiler