hâlâ var...



- şehirlerarası otobüslerde kolonya tutan muavinler

- yine şehirlerarası otobüslerde güzel güzel türküler çalan radyoyu açan şoförler

efenim bu nostalji kokan bulıt'ların esbabı mucibesi günü birlik çıktığım edirne seyahati. bir toplantı için dün sabah erkenden edirne'ye gittim, akşamüstü döndüm. gidişte sabah çok erken kalktığımdan yol boyunca uyudum, fekat dönüş yolculuğunda yemyeşil tarlaların arasından geçen ve de pek az aracın geçtiği otoyolda nefis bir iki buçuk saat geçirdim. henry james'in "washington meydanı"nı bitirdim, jane austen'a çok benzettim üslubunu, yazarım belki kitap hakkında.

edirne'de hava çok güzeldi, kemikleri ısıtan bir güneş, tazecik filizlenmiş ağaçlar, çay bahçelerinde "bir kışı daha atlatmanın sevinciyle" çay içen ihtiyarlar, çiçekçilerde neşeli çuhalar, narin menekşeler... ve tabiy edirne'nin meşhur tava ciğeri :) (obur neo lafı ne zaman yiyecek bi şeye getirecek diye merak ediyordunuz diy mi eheh) kalabalık bir grup olarak her zamanki gibi ciğerci niyazi'ye gittik. masa çoktan hazırlanmış, nefis kaymaklı yoğurt, söğüş domates, ince kıyım soğan ve de kızartılmış kuru acı biberler. bir nevi cips gibi, kıtır kıtır inanılmaz bir lezzet! yalnız harbiden çok acı, yani acısever değilseniz önermiyorum ama seviyorsanız bi kere yiyin, hastası olursunuz. masada acemi arkadaşlar vardı, bakın dedim, bu biberleri böyle bir parça ekmeğin içine saklayarak yemeniz lazım, usülü budur. bayıldı tabiy herkes. bir de istanbul dışındaki şehirlerde restoranlardaki cömertliğe bayılıyorum, ana yemeğin yanında bir sürü şey ikram ediyorlar, mersin'de de öyle, o kebapçılarda getirdikleri közlenmiş domatesler, biberler, ya da yeşillikler, insanın gözü doyuyor yahu! neyse efendim, nefis yaprak ciğerler yendi, üzerine çaylar içildi. acı biberi çok seven ev arkadaşım için kızarmış kuru biberlerden minik bir paket yaptırdım, kendisine "sana gittiğim yerlerden türlü türlü acı devşiriyorum" diyorum, "büyüksün" diyor. madrid'den de "piripiri" diye bir afrika biberi getirdiydim de :)

akşamüstü koşturarak istanbul otobüsüne yetiştim, otogardan şehre tramvayla döndüm, nefis bir günbatımı vardı, seyahat dedim günübirlik de olsa ne güzel, insanın havası değişiyor.

bir aksilik olmazsa ay sonu da kars seyahati var.



neolitik
the evliya çelebi :)

9 yorum:

gülçin dedi ki...

neo bizi gezmeye götür! veya şirkette boş pozisyon var mı :)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Bak şekerim!
Ya beni de Kars'a götürürsün ya da o acı "piripiri" biberinden bana da bir azıcık verirsin!
Temem mi?
:)))

neo dedi ki...

gülçin,

benim geziler toplantı ağırlıklı oluyor, ha yine de vakit bulunuyor tabiy gezmeye biraz, ama size toplantısız gezmeler dileyeyim ben :)

...

ekmekçi kız,

ehem, kars'a gideyim anılarımı yazayım olma mı? piripiri'den de tadımlık getireyim :)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Anlaştık!
Sen gez yaz, tadımlık piripiri'ye razı olayım.
:))

EKMEKÇİKIZ dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Güneşli Günler dedi ki...

Ciğeri bir tek Edirne'de sevdim ben. Geç Neo gez ve bize de anlat aynen böyle güzel güzel... Sevgilerimle...

nalan dedi ki...

biz de kös kös oturalım ofiste. en fazla limana gidelim. bi dolu iş makinası/gemi arada da ortalıkta dolaşan köpekçikleri görelim.
aç bilaç tabi onu demiyorum bile :(((

neo dedi ki...

Güneşligünler,

aynen, ben de sakatat pek sevmem ama edirne ciğerinin yeri ayrı. köfteleri de çok güzel bu arada. belediyenin karşısında bi yer var, adını unuttum şimdi, nefis nefis :)

sevgiler

...

nalan,

liman dediğiniz neresi merak ettim, köpekçikler falan? ben de çoğunlukla kös kös oturuyom ofiste bakma, arada çıkıyor seyahat, bu ara biraz sık oldu gerçi...

nalan dedi ki...

neolitik hanım,
bildiğin liman :) gemilerin gelip yük yükleyip boşalttıkları. limanda da bir sürü başıboş köpek. sürü halinde gezerler, arada kavgaları da olur, ama yavrularını izlemek pek keyifli oluyor.