nar ve kişniş


erivan maceralarına kaldığımız yerden devam… ermeni arkadaşlarımızla bir şeyler içmek için “old yerevan” diye bir yere girdik, girişte böyle “gözlemeci hala” ambiyanslı, eski radyoların, otantik eşyaların, testilerin vs olduğu bir yerdi, fekat yukarıda, benzerine ancak 80’li yıllardan türk filmlerinde rastlanan ışıl ışıl avizeli, loca gibi koltukları olan pavyondan hallice bir yer karşımıza çıktı. Neyse, çok takılmadık, grup o kadar kalabalık olunca ancak sığarız diye orayı seçtiler sanırım. Kahveler söylendi, Ermenistan’ın meşhur ararat konyağı ve nar şarabından tadıldı, sohbet muhabbet derken gecenin yarısı oldu, zaten saatleri iki saat ileri alınca zaman daha hızlı aktı sanki..

gündüzleri yoğun toplantı programı yüzünden otelden pek çıkamadık. Akşamları iki farklı yerde yemek yedik. Allah için güzel ağırlandık ama Ermenistan yemekleri pek bana göre değildi. Daha çok et ağırlıklıydı ve de böyle hiç işlenmeden, direkt pişirilip sofraya servis edilen kuzu, dana vs. bir yerde de bir tepsi dolusu bıldırcın geldi. Et dışında da pek seçenek yoktu, bizimkine benzer patlıcan salatası, Çerkez tavuğu benzeri bir meze, bol yeşillik, süzme yoğurt ve da lavaş ekmeği vardı. Reyhan, maydanoz, naneye eyvallah ama esas kişniş çok yaygındı. Hem yeşillik tabaklarının hem de salataların, çorbaların içinde bolca kişniş kullanılması üzdü beni. Tamam meraklısı yok değil ama bi yandan da çok kendine özgü bir tadı var, bir türlü sevemediğim…  Anlaşılacağı üzere dört gün boyunca sebze ağırlıklı beslendim, iyi de oldu. Ha bir de erivan’da yemek sonrasında tatlı-meyve yeme geleneği yokmuş, halbusi ben yemek yiyememenin acısını tatlıdan çıkarırım diyordum ama direkt kahve ve konyak olayına girilince hevesim kursağımda kaldı.    

Tatlı demişken, erivan’ın meyve şekerlemeleri çok meşhur, her türlü meyveyi hatta domatesi şekerde bekletince nefis tatlar ortaya çıkıyor. Şehirdeki meyve pazarında şöyle bir dolanınca neredeyse hepsinden tattık, pazar esnafı az da olsa Türkçe biliyordu, bize bir sürü şey ikram ettiler.

Şehrin en sevdiğim yerlerinden biri vernisage adlı Pazar oldu. Tam olarak eskici pazarı da denemez, eski-yeni envai çeşit şey satılıyordu, Sovyet döneminden paralar, rozetler (batı Almanya yazan bi tane aldım), takılar, eski fotoğraflar vs. pazarın sonuna doğru bizim buralarda rastlamadığımız türden tuhaf şeylerin satıldığını görmek de ilginç oldu. Bildiğiniz tıp gereçleri, diş hekimlerinin kullandığı aletler, laboratuar eşyaları (türlü türlü boyda tüpler, ölçü kapları vs.), bidonlar içinde türlü türlü kimyasallar, şifalı olduklarını tahmin ettiğimiz otlar…   

Arkadaşlara ufak tefek ne alabiliriz diye bakınırken nar şeklinde objeler gözüme çarptı. Nar ermeni kültüründe önemli bir sembol. Hemen her yerde karşımıza çıktı.

fotoğrafları flickr’a ekledim. Daha anlatacak şeyler var, erivan’da karşımıza çıkan türkiye’den şehirlerin isimlerini taşıyan mahalleler, soykırım müzesinde hissedilenler bir sonraki yazıya…

erivan fotoğraları için tıklayın

2 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocum,
Diyorum ki, bu meyve şekerlemeleri çok tatlı mıydı, bir incelesem?
:))
Pazarın giriş kapısına hayran kaldım!

neo dedi ki...

ekmekçiğim,

tezgahta çeşit çeşit nefis duruyorlardı ama çok tatlıydı, iki parça yedim, yok dedim içimi bayar bu benim. ben taze cevize, bademe verdim kendimi.

kapıyı ben de çok sevdim, bilmem anlaşılıyor mu, pazarda satılan şeylerin figürleri var.