sonbaharın ışığı


sabah erken uyandım, direksiyon dersi için karşıya geçecektim. karaköy’de tramvaydan inerken çok güzel bir ışık vardı, “gün boyunca kalır mı ki bu ışık” diye ikircikli sordum kendime. sonra vapurla karşıya geçerken gazeteye gömüldüm, (portakal-muz karışımı ve yarım simitle) bir ara galata’ya doğru baktım, aynı sıcak, iç ısıtan ışık. Bırak dedim şu saçma gazeteyi de keyfini çıkar, kesin öğlene bulutlanacak hava.” Kursa vardım, biz acemileri tenha diye Kalamış civarında çalıştırıyorlar, parkın yanındaki yol üzerinde tur atan arabanın arka koltuğundan o güzelim ışığın hatlarını keskinleştirdiği yelkenlilere, adalara baktım, en az yirmi kere falan dönmüşüzdür, hiç sıkılmadım. Direksiyon sırası bana gelince hafiften gerildim ama fena geçmedi, geçen haftadan idmanlıydım. Lakin yola, vitese, gaza dikkat edicem derken ışığı unuttum gitti. dersin sonunda hocanın yönlendirmesiyle arabayı eski Salı pazarına kadar getirdim. Arabadan indim, fark ettim ki ışık yok, ne ara olduysa bulutlanmış hava. Biliyordum dedim, güzelliğinden belliydi uzun sürmeyeceği… sonra internette dolanırken şu fotoğrafı gördüm, hah işte aynı ışık... aslında bu tür fotoğrafları paylaşmak için tumbler daha uygun galiba, neyse...

10 yorum:

serpil dedi ki...

Daha pastırma yazı geliyor, dur hele :)Ben de akşam hava kararırken denize adalara baktım çok güzeldi.Direksiyon dersi için Kadıköy yakasına mı geçiyorsun,ne kadar çalışkansın Neo, valla hayranım sana.

Elif Derviş dedi ki...

sayfanın bu hali süper olmuş çok sevdim :)

neo dedi ki...

serpil,

bugün de hava güzeldi, pastırma yazı kasımda oluyordu diy mi? sevin okyay'ın güzel bir yazısı vardı pastırma yazıyla ilgili, onu tekrar koyarım belki...

kurs kadıköy'de, bir arkadaşla yazıldık, o önerdi. bugün 3. dersi aldım, üçüncü vitesi kullandım ilk kez, çok heyecanlıydı. fena değilmişim ama minibüs şoförleri gibi vites değiştiriyormuşum :)

ordan çalışkan gibi mi görünüyorum? ben kendimi üşengeç bulurum halbusi.

...

elif,

begendiğine sevindim, benim de hoşuma gitti. yumuşak renklerin hastasıyız :)

serpil dedi ki...

Yazıyı çok merak ettim, aradım google'da buldum lâkin açılmadı :(
Yok hiç üşengeç durmuyorsun valla, minibüs şöförü gibi vites değiştirmene de çok güldüm :D

neo dedi ki...

buyrun efenim, hizmette sınır yoktur bizde :)

http://neolitikhanim.blogspot.com/2007/10/pastrma-yaz-iyidir-insanda-bir-eyi.html

serpil dedi ki...

Ben boşuna çalışkan diye sitayişle bahsetmiyorum senden, bak yine kanıtladın.
Çok merci :)

metin dedi ki...

tımbır demişsiniz de neolitik hanımcığım, tımbırım nerde bakiym şu sağ tarafta? :)

neo dedi ki...

serpil,

ehem, bazen üşenmediğim oluyor işte :) iyi ki zamanında link değil de yazının kendisini koymusum sayfaya, radikal'in arsivi bi acayip olmus.

...

metin beyciğim,

tımbırınızı :) hemen koydum, onu da unutmuş idim, hatırlatmanız isabet oldu.

Oya Kayacan dedi ki...

metin beyciğimden müteveccihen çıktım yola Neo, şu ışıkla bulutla olan derdimi sana dökeyim dedim hazır bu yazıyı bulmuşken. Bunlara çok yüz vermeye gelmiyor, hayatımı çalıyorlar vallahülazim! Yalanım yok, günde kaç saat aval aval havaya bakıyorsun bakalım sen Annoya, diye sorsanıza haydi ;)

neo dedi ki...

oya,

havanın durumuyla ruh halimiz arasında her zaman direkt bir bağlantı olması şart midur diye düşünüyorum bazen. yani bulutlandı diye niye karalar bağlama eğilimindeyiz, ya da güneş yüzünü gösterdi diye sevindirik oluyoruz hemen, bi saglam, stabil dursak ya :) kuzeyde felan yaşasak nabicaktık acaba?