hazin bir kuaför macerası


saçlarımı epeydir uzatıyordum, daha doğrusu victoria beckham tarzı (kadın gıcık ama o saç modeli güzeldi nabalım) "yanlar uzun - arkası kısa" modelden sıkıldığımdan, kısaların uzunların boyuna gelmesi için zaman geçsin diye bekliyordum. nihayet bi noktaya geldiler, hatta hepsi aynı boydaydı nerdeyse, kalın telli olduğundan arada kat olmazsa saçlarımla başa çıkmak zor oluyor. hava da genelde nemli, elektrikli ya, medusa modeli gezmemek için ya saç maşasıyla düzlemek, ya da bukle yapan köpükle şekillendirmek gerekiyordu. "dur" dedim "ben şunun boyunu kısaltmayayım da katlı kestireyim." cihangir'de yıllardır gittiğim bir yer var -zati kuaför öyle zırt pırt değiştirilen bi şey diyildir, çok zorda kalınırsa bir kaçamak olur belki ama sonra onun hesabı verilir "hmm, kim kesti bu saçı bakiym?"- her zaman saçımı kesen kuaför izinliymiş, eyvah, ama çok kararlıyım, bugün kesilsin istiyorum saçlar. neyse, hayatta ne planladığımız gibi gidiyor, genç biri vardı, o kesti.

kesim güzel oldu allah için ama saçımı kuruturken o bildik kuaför numaralarını çekmeye kalktı, ben şöyle hafif bir köpük sürerek, vigo denilen aletle dalgalandırmasını istedim. sürdüğü köpük çimentodan hallice çıktı, saçlar oldu mu sana bir kazık! aynaya bi baktım, hiç istediğim gibi değil, baktı yüzüm gülmüyor, panik oldu, ince tarakla saçın ön ve yan kısımlarına krepe yapmaya başladı, "istemem" diyene kadar kuş yuvası kıvamına getirdi iyi mi! yok dedim, ben böyle istemedim, bu köpük çok sertmiş bi kere, ben evde kullanıyorum, hiç böyle olmuyor, bir de kabartmayın öyle tepesini diyerek aldım elime tarağı kabattığı yerleri bastırmaya çalıştım. isterseniz tekrar yıkayalım, yeniden yapalım dedi ama vaktim yok ki!

epey canım sıkıldı, çocukken annemle yaşadığım ve her seferinde son derece mutsuz olduğum kuaför maceraları aklıma geldi. ben uzatmak isterdim, annemler okulda zor olur diye kısacık kestirirlerdi, zaten sıska, esmer bi tipim, saçlar da kısalınca hepten oğlan çocuğu gibi olurdum. hep bereyle giderdim, kuaförden çıkınca kafama geçireyim diye. neyse, çok takılmadım, akşama yıkar, kendim şekillendirim diye yatıştırdım sinirlerimi. kırmızı oje sürdürmüştüm, hiç değilse onlar güzel oldu bak diye polyanna'ya bağladım çıkarken, a bi baktım yağmur başlamış! kuaförden çıkan kadın yağmura sevinir mi, seviniyomuş! yağmur ve nemli hava sağolsun, saçlar normale döndü. bu sabah da kendi yumuşacık köpüğümle hafifçe buklelendirdim, gayet güzel oldu. yeni mevsime yeni saç, senden güzeli yok be neo :)

9 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocum,
Sen de mi çocukken saçı kısa kestirilenlerdensin?
Uff! Ben de!
Üstelik yakın zamana kadar benim saçım az, uzamıyor zaten diye kendimi de inandırmıştım.

Yeni saç modelini güle güle kullan, sağlıklı günlerde...
:)

endiseliperi dedi ki...

ben ilkokulda neocum, bir dönem, çok süslüydüm. bir grup arkadaşımız vardı, evde parti vermeler, dans grubu kurmalar, şarkı bestelemeler, kuaföre gidip o berbat maşalarla saça lüle vermeler. derslerim de kötüydü. tembelin tekiydim. tembel değildim de dalgındım, hoca anlatmaya başlar benim uykum gelir, camdan dışarı bakardım.

ortaokulda bende ani bir değişim oldu. okulun birincisi olmamla birlikte saç olayını da bıraktım. öyle uzayıp duruyor, ben de sıkı sıkı örüyordum. durum o zamandan bu zamana hala öyle. kuaföre gitmemek için de uzatıyorum. kuaför fobisi var bende sanırım, eğer varsa öyle tıbbi bir şey. bir kez galiba ankara da ayrancı da yürüken, bir yere gidiyordum, baktım bir kuaförün yanından geçiyorum, girip kısacık kestirdim upuzun saçlarımı. peruk yapmak için aldılar, şaşırdılar da. ben de şaşırdım. beklemiyordum hiç kendimden. şimdi uzun ve katsız ve dümdüz. daha da uzatacağım sanırım.

aşağıdaki fotoğrafta bahsedecektim, unutmuşum; saçın ıslak mı, köpük filan mı sürdün yoksa diye. aslında arkası kısa, önü uzun saç modeli hem şık hem hoş görünür, sana da gider diye düşünüyorum. yalnız bana fotoğrafını göndermen lazım. eski fotoğrafın kayboldu hengamede. çekik gözlerin kahkülün hoş duracağını düşündürüyor ama bilemiyorum. arkadaşım ufuk'un simsiyah, kalın telli, dümdüz saçları vardı. çene hizasında kestirirdi ve yoğun düz kahkül olurdu. çok yakışırdı ona. öyle de denenebilir.

antonioni'nin il grido filmine mola verip geldim sana ve saç mevzusu hayatımın konusuymuş gibi susmak bilmiyorum, kendimi durduramıyorum:) hatta bu yorumu yazdıktan sonra da markete gidip koli soracağım. evdeki ıvır zıvırları toplayacağım. yıllardır tuttuğum şeyleri atmak, kalanları kolilere koymak gibi acayip bir dürtü var içimde. hayırlısı. sanırım içten içe bir taşınma hazırlığı yapıyorum. oysa gündemde, mantıklı dünyada hiç öyle bir planım yok. ama benim işim belli olmuyor, kuaföre dalıp, 3 numara kesin diyivermem gibi, nakliye şirketinin kapıya dayanması da an meselesi.

fotoğrafını bekliyorum. conradlı olanı da;)

sevgiler.

ulker dedi ki...

Neocum bu durumda köpük markası da vermen gerekiyor. Bana da lazım çünkü.

Sevgiler

Ülker

neo dedi ki...

ekmekçi kız,

aynen öyle. saçlarımı ancak lisede uzatabildim, ondan beri de çok kısa kestirmedim hiç, nasıl içimde kaldıysa :)

teşekkür ederim.

***

periciğim,

aslına bakarsan ben de pek sevmiyorum kuaföre gitmeyi ama zaman içinde kendimi alıştırdım. gidene kadar gitme fikrinden hiç hoşlanmıyorum ama bi kere kapıdan girince de saçımın yıkanmasından, oje sürülmesinden, boyatıyorsam onu beklerken normalde okumadığım gazeteleri okumaktan, çay içmekten keyif aldığımı fark ediyorum. bi yandan da çıkarken "oh bi süre gelmem artık kuaföre" diye seviniyorum. dengesizim evet :)

kakül denemiştim bi dönem ama çok çabuk uzuyor, zırt pırt kestirmek gerekiyor. fotoğraf göndereceğim, aklımda.

ben de kışlıkları kaldırırken aynı senin gibi bir sürü şeyi atmak ya da birilerine vermek istiyorum. feng shui ile ilgilenen bir arkadaşım var, anlattıklarına aklım yattı :) evin sağına soluna kristaller, rüzgar çanları asmak, fazlalıklardan kurtulmak gibi planlar yapıyorum. yani şimdi böyle yazınca kafayı uzakdoğu felsefesi, şakraların açılması, yin-yang vs. meselelerine takmış biri gibi görünmeyeyim, feng shui merakı biraz burçlara inanmak gibi. hem evin derli toplu olmasını falan öneriyor, sadece bunu biraz daha sofistike yapıyor.

işe yararsa anlatırım burdan size: "feng shui muhabiri neo gümüşsuyundan bildiriyor" :)

sevgiler çok.

...

ülker,

elidor'un belirgin bukleler köpüğünü kullanıyorum, üzerinde yeşil desenler var. havluyla fazla suyu alınmış, ıslak saça sürüp saç kurutma makinesiyle kurutuyorum. takır takır kurutmuyor, kokusu da güzel. reklamları izlediniz :)

sevgiler

endiseliperi dedi ki...

feng shui hikayesine bayılırım yaz mutlaka, neo. bende rüzgar çanı yok, hay aksi, ben de nerde hata yapıyorum diyordum:) sen yaz ben bir rüzgar çanı alayım, uygun köşeye asayım. aslında ben biraz uyguluyorum, evin doğuya ya da güneye bakmasına, sivri uçlu objelerin olmamasına, klozet kapağının mutlaka kapalı olmasına hmmm... biraz daha var ama sonra konuşuruz onları da.

sevgiler.

neo dedi ki...

demek sen de feng shuicisin, yaşasın :) klozet kapağının kapalı olmasına ben de epeydir dikkat ediyorum. bir de yatak odasında ayna iyi değilmiş, daha doğrusu yatağı yansıtan bir ayna tehlikeliymiş, üçüncü kişiyi çağırıyomuş, ehem hiç gerek yok :) benim yatağın başucunda vardı yuvarlak aynalar, ilk iş onları çıkardım. ana giriş kapısının karşısında başka kapı olması iyi diyilmiş, varsa ikisi arasındaki enerji akışını kesmek için arasına kristal asılmalıymış vs. biraz daha araştırayım yazarım yine.

sevgiler

Lilium Bosniacum dedi ki...

ben sırf bu kabuslardan korktuğum için gitmiyorum :) yılda bir defa omuz hizasında kat attırıyorum sonra da bir daha seneye gidene kadar uzatıyorum :)) 10.000 bakımı gibi :)

justine dedi ki...

Neocuğum, ben o dediğin modeli hiç ama hiç sevemedim. Victoria Beckham tarzı saç modelini, kadının kendisini de sevmem zaten:p

Ama sana yakıştığına eminim, yüzünün görünmediği küçücük foto bile çok zarif, çok hoş. Hem ben de merak ediyorum seni, ne olacak böyle peki? (hah ha, kafiyeli ve güzel oldu.) Ben yazısını okuduğum, yazıştığım, muhabbet ettiğim kişileri merak ederim, sen daha gizem filan diye konuş;)

Başka başka, ne vardı aklımda sana yazacağım? Hah tamam, kuaför sıkıcı bir durum, benim de var öyle maceralarım. Geçenlerde İstanbul'a giderken kestirdiğim ve hatta boyattığım(!) saçım kimse tarafından fark edilmediği için bir iki yıl daha gitmeyi düşünmüyorum o meşum yere;)) Ya aslında düz fön modeli fark ettirebilir ama fön çektirmeye üşeniyorum, "amaaaaaaan boş ver!", diyorum her karar verişimde. Bir de "akşama yıkar, ben şekillendiririm" cümlesi mottomuz, müthiş bir rahatlama sağlıyor, hep o lafa sığınırım.

Ben kuaförde oje filan sürdürmedim hiç, manikür yaptırmadım belki ondandır. Büyük yabancılaşma değil mi o iş? Ne bileyim, birisini eline bir şeyler yapıyor, niye, ne oluyor filan dersin sanki;p Dalgaya sardım yine, geçelim bu kısmı hızla:)

Feng Shui meselesine gelince, benim o felsefeye uymam için, ilk önce kendimi evden atmam gerek! Hah ha, valla öyle, başka türlü olmaz o iş;p Bir tek klozet kapağının kapalı olması konusunda takıntılıyım, fena takıntı hem de, ama bilmeden, o da sayılmaz sanırım.

Burada kestim, tamam. Son olarak; senden güzeli elbette yok Neo, bayıldım son cümlene, daha ne olacaktı?;)

Sevgiler çok, sarıldım.

neo dedi ki...

lilium,

seninki de iyi yöntemmiş aslında :) ama ben sıkılıyorum da aynı saç modelinden, şöyle altı ayda bir değiştirmek iyi geliyor.

***

justinciğim,

kuaför bizim mahallede (bilog mahallesi yani) dertli bir mevzu anlaşılan :) düz fön arada ben de çektiriyorum, iyi oluyor. bi de saçın elektrikleniyorsa body shop'un üzüm çekirdeği yağı diye bir serumu var (kozmetik bilogu yolunda hızla ilerliyorum evet :) ondan bir iki damla sürünce kuzu gibi oluyor elektrikli saçlar.

ben de manikür yaptırmadım hiç, yaptıramam da. öyle birileri tırnak etlerimi iticek çekicek felan, mimkin diyil! kendim yaparım, ama oje sürdürüyorum. iki dakkada sürüyolar zaten, kısa tırnaklara gidicek renkler seçiyorum, uzun tırnak da sevmiyorum zati.

feng shui'nin temel prensiplerini öğreneyim, fazla da abartmadan birkaç bi şey yapayım diyorum. evi öyle filler (şans getiriyomuş), mandarin ördeği bibloları (sadakat simgesiymiş) vs ile doldurmadan bazı değişiklikler işte. belki senin de aklına yatar, öyle deme :)

kesme yahu, yaz işte uzun uzun, ne güzel.

benden de sevgiler çok, öpüyorum.

not: fotoğraf meselesi de peri'ye conrad serisinden göndereceğim kare ile çözülür belki ;)