hıdrellez'in hediyesi


- kitaplardan başlayalım: conrad'ı bitirdim, peri'ye de demiştim, ayrıntılı anlatımı, metaforları, anlatım tekniği hoşuma gitti ama yer yer zorladı itiraf etmem lazım. gemiciler, açık deniz, fırtınalar, limanlar, tüccarlar, fazla erkek bir dünya.. doğru dürüst kadın karakter olmayışına takıldım biraz ama conrad öyle bi yazar, yapacak bi şey yok. böyle has edebiyattan sonra da insan bi süre ne okuyacağını bilemiyor, sahafta ömer madra'nın "romanımla sana bir ses" kitabını bulduydum, ona başladım ama yok, salinger'in gönülçelen'in (çavdar tarlasında çocuklar diye de bilinen) yerli versiyonu gibi, hayta bi liselinin yaşadıkları okuyasım gelmedi, hem yazılmışı var diye biraz okuyup bıraktım. eskiden, başladığım kitabı illa ki bitirmek gibi bi takıntım vardı, artık bırakıyorum valla. okunacak bir sürü iyi şey varken, vakit kaybetmemek lazım. 

- şimdi macar yazar sandor marai'nin "buda'da bir boşanma"sına başladım. popüler şeyler okuyasım yok, böyle bi dünya edebiyatına dalayım, macarlar, japonlar, isveçliler... güzel başladı kitap, ayrıntılı yazarım bitince. 


- ishiguro'nun "never let me go" (beni asla bırakma) romanından uyarlanan filme gittim. çok güzeldi, yönetmen esere sadık kalmış... kitabı okumasam daha fazla etkilenirdim kesin, tavsiyem önce filmi izleyin, sonra kitabı okuyun. 


-luther diye ingiliz bir dedektif keşfettim, "arıza polis" klişesi üzerine kurulu ama olsun. olaylar londra'da geçiyor, ingiliz aksanını seviyoruz, psikoloji ağırlıklı olması da hoş. bi de kötü adam/kadın tipleri gerçekten çok başarılı, son zamanlarda tv dizilerinde izlediğim en ürpertici tipler. luther'den sonra aslı hayvanı'nın tavsiye ettiği the killing sırada, bana polisiye olsun zati. 


- "bi bahar vardı, noldu o?" muhabbetine girmek istemiyorum, ingilizler gibi sürekli havadan bahseder olduk, insaf! çizmeler gitsin, sandaletler gelsin! o kadar diyorum. 


- geçenlerde "günün sonunda (end of the day)", "gündemi ittirmek (push the agenda)", "bu mesele çok vital (hayati)" gibi yandan yemiş bi, ingilizce mi -türkçe mi belli olmayan ifadelerle konuşulan bi toplantıya gittim, içim sıkıldı. allahtan kurabiye olarak makaron, çikolatalı muffin vardı, kendimi onlara verdim.


- ofiste şu anda bir kedi yavrusu var, bir arkadaşımız arabasını servise götürmüştü, orada bir başka arabanın içinden çıkarmışlar. kediler yavrulamaya başladı, havalar da ısınamadı ya bi türlü, bu ara çok oluyormuş böyle ısınmak için araba içine kaçan yavru kedicikler..  kıyamamış alıp ofise getirmiş, "hıdrellez'le geldi bu" diyerek. kediş çok korkmuş, biraz mama yedi de sakinleşti, siyah-beyaz korsan gibi bi tip :) yuva bulucaz kendisine, bakalım. dolabın altına girdi, fotoğrafını çekemedim ama aynen şu yukarıdaki gibi bi şey işte. 

5 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocan,
Ünün yurt sınırşlarını aşmış, bakınız Çin'i Maçin'den ses gelmiş. Müthiş! :))

Şu filmi görmeyi istiyorum, ben de. Kitabını da sonra okuyayım. Bizim Büyük Çaresizliğimiz bitmek üzere, filmden sonra okuduğuma çok memnunum. :)

endiseliperi dedi ki...

bu kedi tinagiller'den. çok oyuncu, çok zeki olurlar, hem de çok güzeldirler (tina yanımda da şu an, bana bakıyor. ilişkimizin selameti açısından böyle yazıyorum:). kedisi olmayan biri onunla çok eğlenceli vakit geçirebilir. öneririm.

aslıhayvanı'nda görüp, izledim, izliyorum the killing'i. izlediğim en iyi polisiyelerden. senin de sevdiğin kuzey havası var. karakterler çok hoş. sakin, ama gerilimli, psikolojik tepkiler yerli yerinde. beğenerek izliyorum.

luther'in ingiliz aksanını filan seviyorum ben de. aslında luther le henüz bir yakınlık kuramadım. tamam, behzat ç havası hoş da, biraz hantal ve bir olmamışlık var, neresinde o olmamışlık şimdilik bilemiyorum. katil kadınla ilişki hikayesi çok, çok iyi. onu izlediğim siteler eski bölümlerde error veriyor. olur olmaz izleyeceğim.

conrad'ın casus'unu öneriyorum sana. onu çok beğeneceksin.

öpüyorum çok. sevgiler.

neo dedi ki...

ekmekçi kız,

o yorumu spam saymış blogger, ofisten görünüyordu, evden baktım yok olmuş. o değil de güney kore'den iki kişi okuyor görünüyor beni, onları merak ediyorum :)

filmi izle bence de. seveceğini tahmin ediyorum.

***

periciğim,

kediciği akşama doğru saklandığı yerden çıkarmayı başardık. bi arkadaşın kucağında uyudu, arada şaşkın şaşkın etrafa baktı. çok maskara bi şey olucak belli ki. kız diye tahmin ediyoruz. badem de bilse bunları yazdığımı kıl olur, zaten kanapenin ucundan ters ters bakıyor :)

killing izleme hazırlıklarım sürüyor ;) bu gece luther'in son iki bölümünü izliycem. hantallık konusunda katılıyorum sana, belki o yüzden altı bölümde kaldı. gerçi iki saatlik bölümlerle gelecek sezon devam edicek gibi şeyler de okudum. oluyo bazen, beğendiğim diziler sürmüyor, rubicon'a takılmıştım bi ara, akbabanın üç günü'ne benziyordu ama o da tek sezonda bitti, tutmamış amerika'da.

casus tamamdır, listeye alındı.

ben de çok öptüm, sevgiler.

neo dedi ki...

minik kirloş'a yuva bulundu, onu haber vereyim istedim. bir arkadaşımızın arkadaşı alıcak. yakın yere gidiyor, haberlerini alabileceğiz. biz kız zannedip adını kitty koymuştuk (bkz. anna karenina) ama erkekmiş meğer. bu durumda levin olması uygun olur (bkz. kirpinin zarafeti) ama bakalım.

justine dedi ki...

Kirloş'a yuva bulunduğu için çok sevindim. Sayende, Kirpinin Zarafeti romanına bakındım biraz netten ve konusunu ilginç buldum. Okuyacağım sanırım. Evet, Lev çok hoş bir isim (Anna Karenina'da Levin'i severdim ben, biraz aşıktım hem;)) ama Kirloş bambaşka;p

Sarıldım Neo, çok sevgiler.