bu aralar dinlediğim bir başka şarkı da bu, cok sevdigim bir arkadaşım yolladı. msn'den yazışırken hemen dinlemeye başladık karşılıklı ve çağrıştırdıklarını yazdık:
çok sıcak bir yaz günü sona eriyor, güneş batmak üzere... tünel'deki yüksek tavanlı eski apartmanlardan biri... yavaş yavaş beliren şehir ışıklarını görebildiğin bir balkon... hafif bir esintiyle uçuşan tüller... birbiriyle uyumsuz eşyaların uzayan gölgeleri... uzgun degilsin, mutlu da sayilmazsin, sadece sıkıcı bir günü sona erdirmiş olmanın dinginliginde yüzüyor düşüncelerin... kimseyi beklemiyorsun, gideceğin bir yer de yok. bu şarkı çalıyor...
*resim, hopper'ın "yaz akşamı".
10 yorum:
Ah Neolitik Hanimcigim,
Saatlerdir blogunuzdayim, done dolasa, icim sebepsiz yere ciz ederek, evin balkonundan sahilden tembel tembel batan gunesi seyrederken bir yandan da arada bir patlican kizartmasindan alip aksam ruzgariyla oynasiyormusum gibi, bu sarkiyi dinleyerek ic cekiyorum. Siz cok yasayin e mi?
... çok güzel... çoook...
Bir de o yaz aksaminin kokularini cagristiriyor. Evin kokusu, sehrin kokusu, insanlarin kokusu, yaz aksamin kokusu...
Şarkıya tıkladığım sayfada aşağıdaki Mersin evinin begonvilleri göz kırpıyor, hem de şarkının tıklama yerinin fonuyla aynı renklerde.
Demek ki, size hep sıcak zamanları çağrıştırıyor bu şarkı, renk olarak da...
Dinlemeye doyamadım, ne güzel.
lilith, lilium, teyzenteyfik, ekmekci kiz,
şarkıyı beğendiğinizi ve ses verdiğinizi görmek çok sevindirdi beni, izmir'den internete nadiren bağlanabiliyorum. başka güzel şarkılar da koyacağım sayfaya.
neolitik hanım,
bir süre uğrayamadım ama hep aklımdaydınız. çok da özledim. ne güzel resim, ne güzzel şarkı, bayıldım. alttaki mersin evi de hoş.
benim rüyalarımın ana teması ev üzerine kuruludur. bir sürü evim var rüyalarımda. harabe, döküntü, lüks, şhri tepeden gören, yıllar önceki bir mezarlığın üstüne kurulan, penceresiz, alçak tavanlı tuğlalı, köşesinden tehlike akıtan (tehlike işte, ne olduğu önemli değil)çok, çok evim var. ve bu evlerde çok meselm var. kan ter içinde uyanırım bu evlerden ve kendimi bulduğum eve bakarım.
yaz akşamı tam da anlattığınız gibi. hopper çok güzel çizer yaz günlerini. marguerite duras'yı da çağrıştırı bana. eskiden severdim ve şimdi sevmiyorum onu da.
ne güzel, karpuz yiyeceğiz:p
izmir'den geldiniz mi? kurabiye getirdiniz mi? (karnım biraz aç galiba. hep yemekten bahsetmişim:)hoşgeldiniz.
sevgilerimle.
endişeli peri,
izmir'den döndüm evet, ben de sizi cok özledim. (siz'e dönülmüş yine, bana da uymak düşer) ara ara bakabildim sayfama, sizden yorum görmeyince de "o kadar hopper resmi koyduk, şarkı desen nefis, nerelerde acaba kendileri?" diye düşünmedim degil :)
reyhan pastanesi'nden nefis kurabiyeler getirdim, keşke paylaşabilseydik.
ben de rüyalarımda çok sık ev görürüm. ara ara gördüğüm bir ev var mesela, böyle kırların ortasında tek başına bir yer. jung'un biyografisinden hatırladığım kadarıyla ev insanın kendisini sembolize edermiş. jung'un rüyalar konusunda sık sık kullandığı insanlığın kolektif bilinçaltı yaklaşımı da aklıma yatar. yüzbinlerce yıl önceki insanın korkuları, endişelerinin belli sembollerle ifadesi ilginç geliyor.
bazen çocukluğumda oturduğumuz evi görürüm, genelde guzel duygularla uyanırım eski evleri gördüğüm rüyalardan. bazen de halen yaşadığım evi görüyorum ama pek huzurlu olmuyor o rüyalar. bugünkü halimdem memnun olmayışımın tezahürü belki de...
duras'nın ateşler'ini okumuştum en son, ben de okuyamıyorum ne zamandır.
sayfanızdaki değişiklik çalışmaları sürüyor sanırım, demin açılmadı. dashiel hammet altına bir şeyler yazacaktım. neyse artık, akşam yazarım.
yeni sayfa hakkında bitmeden bir yorum yapmayayim diyorum, değişiklik konusunda ne düşündüğüm malum. (bkz. hiçbir şey değişmesin başlıklı makalem :)ama halid'in güzel bir değişiklik yapacağına eminim.
sevgiler
neolitik hanım,
ne kadar istesem de "sen"e geçemiyorum bazen. hele araya böyle zaman geçince.
bu aralar tantanalı geçti, hiç sağa sola laf yetiştiremedim. moralim de bozuktu. bugün mesela bir sürü ütü yaptım, sabah büyük kahvaltı, öğleyin büyük yemek, şu bu derken az önce oturabildim. ama kalkmam gerek yine. arçil'in sınavları daha bitmedi. ben üstünde durmayınca hiç çalışmak istemiyor.
ev, demek insanın kendini simgelermiş! ah, yazık bana öyleyse. çoğu kez de evimin yolunu bulamam.
halid bence fena yapmadı. eskisine alışmıştık ama bu da iyi oldu bence. metin bey'e dedim, endişeliperi'ye mavi yakışıyor sanki. halid'e de demiştim ki, evet, maviyi severim ama maviyi severim, diyen insanlarla sorunum vardır.
keşke bu taraflarda yaşıyor olsaydın. kurabiyelerle gelirdin -kurabiyesiz de olur. ben de yapabilirim. hatta yapayım birazdan- çay içerdik. ev tam yaz evi oldu. sardunyalar, çekili perdeler, meyve tabağı, tuzlu ayran... kuş da iyice ötmeye başladı. ama dj sesi bibi gıcırtılı ses çıkarıyor.
(bir daha hiç siz demem artık. akşam da yorumları bekliyorum. mail adresin yok mu? varsa yazar mısın? endiseliperi@yahoo.com)
sevgilerimle.
peri,
bana nosotros40@gmail.com adresinden yazabilirsin. aslinda bu adres profilimde de var ama uzerine tıklamadan gozukmuyor.
bu hafta benim icin de pek parlak gecmedi. ofiste sacma sapan seyler oldu, istemeye istemeye izmir'e gittim falan
evini ne guzel anlatmissin, bende de sardunyalar, petunyalar var. bir de cok sevdigim japon şemsiyesi, ofisten eve getirdim onu birkaç ay önce, yerini çok sevdi, kocaman bir şey oldu.
bir gun o perdeleri çekili güzel yaz evine gelmeyi isterim. tuzlu ayran demişsin ki bayılırım :)
sevgiler
yol.. uzun bir yoldan dönmüşsün.. bir yerden değil bir yoldan, yolculuktan dönmüşsün.. her şey yerli yerinde. ama bir şeyler değişmiş sanki, bunu seziyorsun. aslında o değişim sandığın şeyin, hayatın bildiğin döngüsü olduğunu; değişmiş olduğunu sezdiğin şeylerdeki halin sadece yaşıyor olmak olduğunu daha sonra anlayacaksın. şarkı bittikten biraz zaman sonra..
şimdi bu şarkıyla, içinde, kimisi tanıdık kimisi biraz yeni tınılar taşıyan duygular sakin fakat alışıldık yerlerinde olmaksızın hareket ediyorlar. aslında onların yeni yerlerini bulmaya çalıştıklarını şarkı bittikten biraz zaman sonra anlayacaksın..
içindeki bu ince sızının ne olduğunu merak ediyorsun. yaşamak; yaşıyor olmak.. değişiyor olmak.. bunu en iyi yollardan sonra, yolculuktan sonra anlarsın..
vakit evet, yaz akşamı diyebiliriz. hani baharın sonlanıp yazın başladığı akşamlardan birisi. tam da birkaç hafta önceki akşamlardan biri.. tülleri havalandıran hafif rüzgar.. güneş gitmiş fakat henüz karalık değil. martılar yuvalarına dönüyor..
öyle işte.. :)
(bana da gönderiversene şarkıyı, çok sevdim.)
Yorum Gönder