file olayı



efenim ekmekci kızın malikanesindeki "takıntılar" makalesinde de belirttiğim üzere bir süredir alışverişlerimde naylon poşet kullanmıyorum, uzun uzun arayıp kendime bir file aldım, onunla çıkıyorum çarşıya pazara. mutfagin içindeki poşet miktarının giderek artması ve çoğunun delik olması hasebiyle çöp poşeti olarak da işe yaramaması üzerine ani bir kararla file aramaya başladım.


dedim internette vardır elbet ama yanılmışım, file adı geçen birkaç siteden sonuç alamadım. zaten "file" yazınca google "dosya" muamelesi yapıp alakasız şeyler çıkarıyor. "pazar filesi" diye arattım ama yine satış yapan bir yer bulamadım. e bulamıyorum madem, kendim yapayım dedim yabancı sitelerden arattım (ingilizce "french bag" ya da "french market bag" diye geçiyor) birtakım modeller ve tarifler buldum ama yapması zor geldi. sonunda umudu kesmişken taksim'de ara sokaklardan birindeki organik gıdacılardan birinde buldum. bir tane kalmış ellerinde, yoksa ofisteki arkadaşlara da alacaktım.


o günden beri de filem hep cantamda, yer kaplamıyor zaten. ofise ya da eve dönerken markete mi uğradım hemen fileye dolduruyorum aldıklarımı. zaten öyle toplu alışveriş yapmayı sevmiyorum, azar azar alıyorum eksikleri, yetiyor da artıyor bile.

aa en son türk filminde gördüm bunlardan!

kullanım ve çevre koruma açısından son derece faideli bir eşya olan file sosyal olarak da acayip bi şey a dostlar! elimde filem, tünel'deki ofise doğru giderken bütün bakışları üzerimde topluyorum :) görenler bir fileye bir bana bakıp anakronik anlar yaşıyorlar :)"yahu bu kızcağızın elindeki şeyden en son 70'lerde, emekli amcaların elinde yok muydu?" diye şaşırıp kalıyorlar. hele bir de ayağımda sandaaaletlerim, kulağımda kulaklıklarım varsa "heee, gavur herhal" deyip pek üstünde durmuyorlar.

en son bu sabah beşiktaş'daki büyük kozmetikçide şöyle bir şey oldu, aradığım şampuanı sorayım diye içerilere doğru yürüyordum baktım dükkandaki kızlar hemen toplanmışlar benim fileye bakıp bir şeyler diyorlar. ben artık tepkilere alışmış biri olarak "fileye bakıyorsunuz diy mi?" dedim. kızlardan biri "ay bayıldım, çok şirin, en son bir türk filminde gördüm bunlardan" dedi. ötekiler de "rahat kullanılıyor mu" falan diye sormaya başladılar. kızların aklı yatarsa, yakında istanbul'da bir file modası başlayabilir gibi geldi bana, aslında ünlü birilerinin elinde file fotoğrafı çekilse kesin başlar. geçen yabancı sitelerden birinde görmüştüm, poşet kullanımını azaltmak için bez torbalar tasarlamış biri, bir manken kızımız da koluna takınca millet hücum etmiş bu bez torbalara. hey yarabbim, şu moda mekanizması ne acayip şey!


*benimki resimdeki gibi renkli degil ama aynı model.

23 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Noe'cuğum,
Eminim, filelerinle çok hoş görünüyorsundur. :)

Bence, bu yazıyı okuyan bir tasarımcı, file yapıp satmaya başlayacak, herkesin fileleri olacak ve biz de bu fikir bizim blog komşumuzdan çıktı diye kendimize pay çıkarmaya kalkışacağız.

Adsız dedi ki...

Neolitik Hanım,

Ben de şimdi Ekmekçi Kız'ın orada size sorduydum nereden bulabildiniz siz bu fileyi diye... Yaw biz bu işin üretimine girelim valla, kesin parsayı toplarız. Ne dersiniz? Ciddiyim ha!

neo dedi ki...

ekmekçi kız,

"ya ne güzel demişsin, olsa öyle bir şey keşke" yazacaktım tam, baktım metin bey "biz yapalım" demiş, bence de yapılır valla. neden olmasın?

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Hadi!
Filelere isim de takarız, hem!
Pazarlaması da kolay olur.
Ay pardon, üstadların alanına girdim. Siz daha iyisini bilirsiniz.

neo dedi ki...

metin bey,

organikci dükkanın adını hatırlayamadım şimdi ama galatasaray'dan tünele dogru giderken sağ taraftaki ara sokaklardan birindeydi.

üretim işine girme fikriniz de süper bence, file örmeyi bir öğrensek tamamdır. değişik renklerde yapılır, blog uzerinden iletişim kurulur, yollanır sağa sola. tabii önce blog arkadaşlarına yaparız, peri'ye kirazlı bir file mesela? ;)

parsayı da toplarız evelallah, sonra başarı hikayemizle ilgili röportaja gelen gastecilere uzaklara bakarak "herşey bir blogla başladı" diye anlatırız ballandıra ballandıra. :)

neo dedi ki...

ekmekci kız,

isim takmak da çok iyi fikir ! neler neler buluruz kimbilir?

hem ne demek öyle üstadların alanı felan yahu? mahcup etmeyiniz beni.

neolitik
the çırak forever

Adsız dedi ki...

konuyla ilgili haber yakaladım. hemen buraya yapıştırıyorum.
" Kursiyerler, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde alış verişlerde poşet yerine geleneksel filelerin kullanılmasını istedi. Kurs eğitmeni Gülseren Akti, "Kursiyerlerimiz ve bizler çevreye karşı duyarlı yurttaşlarız. Arkadaşlarımız ördükleri fileler ile bu duyarlılıklarını ortaya koydular. Tüm hanımlarımıza alış verişte poşet yerine file kullanmayı öneriyoruz." dedi. "
filesever olarak desteğimi ve teşekkürlerimi sevgiyle yolluyorum:))

Adsız dedi ki...

üstteki haberin ilk cümlesini uçurmuşum. ekliyorum.
"
Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Akçay Belediyesi Kültür Sanat Evi"

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Evvett!
Gördüğünüz gibi hazırda bekleyen fileseverler de var, şahane olacak şahane!

Adsız dedi ki...

san'âta kıymet veren kalmamış heyhat!
herkeş para peşinde..
isim bulma konusunda yardımcı olurum hayırına neocum.
boşuna ısrâr etme, hesap numaramı buradan veremem. tamam tamam! e-postana şe'ederim. :P

candan the yancep

elektra dedi ki...

neolitik hanım ve bu işle ilgilenen tüm değerli arkadaşlar,
bütün gün evde yoktum, geç katıldım projeye, ama sanırım flaş haber bende:) benim babam bunu yapmayı, hamak yapmayı filan biliyor. tabi, hatırlar mı hemen bilmem, ama sonuçta örgü örmek gibidir, hatırlar yani:) eee, teklifleri görelim bayanlar baylar:P

Müzmin Anonim dedi ki...

Efem, pazar filesi iyi fikir de, bir iki sorunu var[di]..

Bir tanesi, icinde ne varsa gosterir mubarek.. Konu komsuya reklam eder gibi..

Yok, bu sakincayi giderecek ve aldiginiz seyleri ayrica torba/poset gibi seylere kiyacaksaniz bilemem; ama bu devirde geridonusumlu abmalaj yapan kaldi mi bilmiyorum --kesekagidi galiba kuruyemiscilerin birkacinda var.

Ikinci sorun da, filenin icindeki nevalenin sizmasi halinde basa bela olmasi.. Naylon posetleirn bu derdi yok denecek kadar az --en azindan delik yoksa, ustunuz basiniz arabaniz berbat olmaz.

Bunlari yanyana getirdigim zaman, nedense, ben yanimda sapasaglam bir iki naylon poset gezdirmek fikrine daha sicak bakiyorum.

Ya da soyle soyleyeyim, ben bunu bizim bilmemkac katli apartmanin catisinda kendi organik urunler ciftligimi ve mandirami kuruncaya kadar erteleyecegim galiba :)

elektra dedi ki...

müzmin bey, ben hala kesekağıdının pazarlarda kullanıldığını biliyorum.

sonra, biriktirdiğim gazeteleri götürüp verdiğim bir teyzenin bunlardan kesekağıdı yapıp pazarcılara sattığını da biliyorum. hani geri dönüşüm sayılır mı bu? sayılır valla:)

sonra, filelerin içindekilerin görünmesi nefs ile ilgili bir çekince mi yaratır orasını anlayamadım. ama bir fileye çok şey sığmaz ki, bu bizi ekonomik olmaya bile zorlayabilir, iyi de olur diye düşünüyorum. zira büyük marketlerden çıkıp eve geldiğimde onlarca torbanın içinden akşama sofraya koyacağım tek bir nevale çıkmarığını görünce kendime ettiğim küfürün haddi hesabi yok.

son olarak, kurduk pazarı babamıza iş bağlıyoruz, yapmayın yahu:)

iyi geceler...

neo dedi ki...

necla,

bu haber iyi oldu, demek yalnız değiliz, ekmekci kız'ın da dedigi gibi memleketin dört bir yanında fileseverler var :)

candan,

sanat manat boş işler bunlar, gelsin paralar ;) hesap numarasindan ziyade adresini yolla kardeş, isim bulma konusunda yardımcı olursan borcumuzu fileylen öderiz artık ehehehe

elektra,

hakikaten flaş habermiş bu, bize file yapmayı öğretsin şirkete babanın adını veririz :) (nasıl cimri bir patron olurmuşum ha, fileyle ödeme yapıyorum, şirkete babanın adını verip yırtıyorum :)

müzmin bey,

madem fileyle ilgili endişeleriniz var, o zaman biz de filenin yanısıra, içini göstermeyen bez çantalar da yaparız, ürün çeşitliliği olur hem :)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Bakın bir de seffaf olmayan pazar torbaları var, onlar da katlanıp çantaya atılıyor.
Şimdi aynı renk file ve isteyene katlanır torba şeklinde çeşit yapılabilir. Di mi?
Hemen çözüm hazır işte, pes yok!:)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ooo, ben iş arasında yorum yazana kadar, neo çözümleri sıralamış bile...

endiseliperi dedi ki...

Ooo zengin mi oluyoruz? elektra'nın babası öğretsin, ben de örerim. yalnız benim alışverişlerim öyle filelere sığmaz. alışveriş arabasını evin önüne kadar sürmek zorunda kalıyorum taşıyamadığım için. ben çok alışveriş yaparım. mesela bora 4 domates, 2 salatalık alır. ben hiç yapmamam. kilolarca alırım. yemediğim meyvelerden bile alırım. evde bitmiş herhangi bir şey varsa ve acil ihtiyacımız yoksa onu da alırım. boş mutfak sevmem ben. dopdolu olmalı, ocakta bir şeyler pişmeli, kurabiye kokusu gelmeli, kocaman tabaklardan meyveler sarkmalı, kuruyemişler kavanozlarda beklemeli. neden bilmem, böyleyim. kocaman bir mutfak, kocaman bir masa ve bir sürü de çocuk istiyorum. gelip giden bir sürü de misafir.
ama bazen de inanılmaz minimalistim, az, tertemiz ve açık renk seviyorum o zamanlar. birazcık toza tahammül edemiyorum. bu durumda, iki kişilik alışveriş için file çok iyi bir fikir.

aslında sen file der demez benim aklıma tehlikeli ilişkilerde, masum kız, şeytani sevgilisiyle birlikte olduktan sonra sabah mutlulukla dışarıya sokak pazarına çıkmıştı da, bir salkım üzüm,bir ekmek alıp, hayır fileye değil, sepete koymuştu ama aklıma bu sahne geldi işteç

hımm. file olayı fena değil. örelim, zengin olalım derim ben.

sevgiler.

Lilium Bosniacum dedi ki...

yaw ben file isterim de şöyle daha sık örülümüş... kızım da yukradaki 'memeliyi' beğendi. .elbise diyo ona :D walla ben çok unutkanım, o file habire öbür çantamda durur (kullanmayıp portmantoya kaldırdığım :) çocukluğumu hatırlattınız.. bir de cüzdan gibi katlanıp fermuarlı kumaş torbalar vardı..geçenlerde bir teyzede gördüm..

neo dedi ki...

ekmekci kız,

evet ben senden önce davrandım ;)

bugun butun gun sayfaya yorum yazma fırsatım olmadı. az once yay burcunu koydum. bakalım ne nasıl bulacaksın?

peri,

ben büyük alışveriş yapmayı sevmiyorum pek. elimde olsa süper marketlere de gitmem. mahalle esnafından havadan sudan sohbetler eşliğinde azar azar bir şeyler almaktan yanayım. hatta bakkal tanısın beni, ne sevdiğimi bilsin, "yenge, çok güzel ezinem var, vereyim yarım kilo" desin, aldığım gazeteyi ayırsın benim için, bir yandan memleketin halinden şikayet ederken bir yandan paketlerimi fileye doldursun, bozuk çıkışmadığında "sonra verirsin yahu nolucak?" desin :)

böyle işte, bakkaldan bile sadakat bekleyen iflah olmaz bir romantiğim ben.

ama anlattığın gibi bir mutfak da çok kışkırtıcı, meyveler, kuruyemişler, kurabiyeler... dedemle anneannemin evi öyleydi biraz, dedem herşeyi çuvalla tenekeyle alır, kileri doldururdu. mutfakta sürekli bir faaliyet, kurabiyeler, börekler. onun da yeri ayrı.

lilium,

sizin fileyi sıkı öreriz, merak buyurmayınız :)
o dedigin katlanan cantaları da hatırladım. ne güzeldi onlar da. demek hala varlar.

Eslem dedi ki...

Amerikada oturan bir müşterim dün pazar filesi işleyip işlemediğimi sordu :)Hiç işlemedim ama yapılamıyacak bişede değil diye düşündüm ve nete sarıldım sizin bloga rastladım.

Eminönünde tahta kalede de var filelerden gidip bir fiyat araştırması yapcam hemde model çalcam :)) baktım ki işlemek daha avantajlı oturup işliycem hemde 100 e yakın :))

Babamda pazar filesini hiiçç sevmeynlerden.Onun için pazar filesi fakir fukarayı imrendiren bir araç.Çünkü ne aldıysak resmen görünüyo diye düşünür :)

Ama gel görki bim gibi bağzılarında ekmek parası oluyo :)


Tahminim 50 numara NAYLON ilikle işleniyo en sağlamı bu diye düşündüm.

Sevgiler....

Adsız dedi ki...

Poşete kesinlikle hayır ama file ilgili anımdan dolayı da çok sıcak bakamıyorum.
İlkokul sıralarında (50 yıl kadar önceleri)bir küçük sayfiye kasabasında dedemin bakkal dükkanında sabahları müşterilere ekmek ve gazete servisi yapardım. Bu sırada sabahleyin çıtır çıtır olan ekmeklerin bıçak atılmış kesikleri filelerin arasından bacaklarımı hep çizer, canımı acıtır hatta bazen kanatırdı. İşte bu yüzden çok sıcak gelmez bana. Oysa nostaljik olurdu ama örneklerini gördüğümüz filelerle o filelerin ilgisi yok. Öncelikle o fileler balık ağı tekniğiyle ipten örülmüştü sapları bazılarında makrame olsa da meşin olanları da vardı ki bu özellikleri nedeniyle oldukça ağırlık taşımaya uygundular. Oysa gördüğüm örnekler sadece görsel nitelikli.
Tabi bir de filelerden önce "zembil, içindekini sen bil!" diye anılan hasır örgü zembiller vardı. Yani insanlar aldıklarının başkaları tarafından görülüp imrenilmemesi için bunları ve pazar alışverişlerinde de sepetleri kullanırlardı.
Bugün onları kullanmak mümkün değil tabi ama eskiden de onları kullanmak istemeyenlerin şeker çuvalı ve kalın amerikan bezinden dikilip soğan kabuğuyla boyadıkları bez pazar torbaları da vardı. Kanımca yine katlanabilip taşınabilir olması bakımından bez torbalar daha iyi olur. örneğin ben "ekolojik yaşamı destekleme derneği" tarafından yaptırılan ve organik pazarda 3 TL'ye satılan torbalardan aldım ve onu katlayarak sürekli yanımda taşıyorum. Üstelik uzun sapları (askıları) sayesinde omuzuma asıyorum ve böylece alışverişlerimi daha rahat taşıyabiliyorum. Onun yanı sıra carrefurda satılan satılan uzun ömürlü torbaları da katlayarak yanımda bulunduruyorum. O nu da fazla alış-verişlerimde kullanıyorum. Böylece olabildiğince az poşeti yalnızca şarküteri, et, balık gibi ihtiyaçları diğerlerinden ayırmak, akma kokma gibi olayların önüne geçmek için kullanıyorum. Hatta çok gözlü ve büyük çantalarımın gözlerinde de katlanmış poşetlerim zaten her zaman mevcuttur.Yani eski poşetlerimi de tekrar tekrar kullanıyorum.
Hayat hikayeni de yazsaydın demeden kaçayım artık! Çok olmuşum ama yine de dünyamız için yaptıklarımız hala çok az :((

sister's dedi ki...

Arkadaşlar poşet konusunda bu kadar duyarlı olmamız çok güzel...ben uzun süredir file yapıyor ve kullanıyorum ...tavsiye ederim...sevgiler

Kitchen Sweet Kitchen dedi ki...

Hamarat bayanlar örüp satsa,biz de alsak.