Gog’dan:
Dünyayı Yeniden Yapalım


..Şimdiki halde , tabiat karşısında utandırıcı ve gülünç bir boyun eğme içindeyiz…

…Bu haliyle gezegenimizde fazla deniz var.-Dörtte üçünü sular kaplıyor- halbuki nüfus gittikçe artıyor. Daha şimdiden iki milyardan fazla insan var ve her birinin bağırsakları dört metredir. Her gün sekiz milyon kilometreden fazla işkembeyi doldurmak lazım…Eğer insan sahiden dünyanın pek güçlü hakimi idiyse dağlari yıkıp elde edilen milyonlarca ton malzeme ile, Okyanuslarda yapay adalar meydana getirmiş olması gerekirdi…Bütün kıtalar rahat ve bereketli ovalar haline getirilmiş ve yeni adalarla da, sağlam, tarıma elverişli arazi miktarı artırılmış olurdu.

…hakikaten bu soğumuş ateş pıhtısının hakimi olmak istiyorsak, onun kabuğunu tırmıklamak, şurasında, burasında bir kaç delik açmakla yetinebilir miyiz?

Estetikçiler dünyanın böylece korkunç surette tekdüze olacağını ileri süreceklerdir. Fakat, estetik karın doyurmaz. Yeryüzünde nüfus dört, beş milyara yükselince, ya benim teklif ettiğim şey yapılacak, yahut da yamyamlık devrine dönülecektir.

Esasen bugün birçok başka tekdüzeliklere katlanamıyoruz. Bu arada insan renklerinin fakirliğini ele alalım. Derimizin üç rengi var: Beyaz, siyah ve sarı. Hem de en güzellerinden değil, balmumunu, işi ve sarılığı hatırlatıyor. Bir defa, bu fukaralıktan kurtulmak için uşaklarımdan birini güzel bir kurşuni yeşile, bir başkasını açık al renge ve bir hizmetçi kızı da kobalta boyattım. Amma misafirler delirdiğimi sandılar; hizmetçiler de bırakıp gitmekle tehdit ettiler.

Gog I-II / Giovanni Papini
İş Bankası Yayınları

4 yorum:

kecilerin cobani dedi ki...

hahaha, harikaymis bu. :-))

dreamsact dedi ki...

bu gog var ya bu gog, aslında tehlikeli bir şey.. gog efendinin kendisi masum olabilir ama en azından papini değil.
kitabı okuduktan sonra farkettiydim, meğer ne kadar da çok gogçuluk oynayan var etrafta dediydim.. hepsi de ayrı ayrı uyuz olduğum insanlardı. hani böyle bir kaşık suda boğma arzusu uyandıran cinsten.. ama gog'u da çok sevmiştim.. önce şunu sordum. gog'a sadece bir hikaye/kurgu olması koşuluyla mı katlanabiliriz.. akla ilk gelen buydu ama içsel bir direnç gösterdim bu yargıya.. hatta sonra ikinci üniversite yıllarımdan bir arkadaşım geldi aklıma. o da bir tür gog'du ve onu da severdim.. bu değil dedim kendi kendime.. sonra biraz daha düşününce bu uyuz olduğum insanların gerçekten gog olmadıklarını, gogçuluğu bir savunma ya da saldırı mekanizması olarak kullandıklarını anladım.. böyle yapıldığında nasıl da çirkinleşiveriyordu gog. şimdi de şunu soruyorum kendime, papini yazarken böyle olacağını biliyor muydu. sanırım biliyordu.. o yüzden iyi bir sopayı hakediyor bence..

yani hiç emin değilim şimdi, ızdırabımı anlatabildim mi anlatamadım mı.. ben anlatamamışsam da sen anlamışsındır sevgili neolitik..
:)

neo dedi ki...

keçilerin çobanı,

evet çok çılgın fikirleri var bu gog arkadaşın, fırsat buldukça başka alıntılar da yaparım.

neo dedi ki...

halid,

anladım ben seni :) insan gercek gog'lara sinir olmakla birlikte tuhaf bir merhamet duyabiliyor, seviyor hatta. ama bu gogculuk oynayanlar başka. papini'yle birlikte onları da pataklamalı derim.

hani böyle emekli, huysuz adamlar vardır, genelde asker emeklisidirler, ya yazlık bir site ya da apartman yöneticisi olurlar,
memleketin sorunları konusunda kendilerince bir sıralamaları ve o sorunlar için de sadece onların aklına gelen şahane (!) fikirleri vardır. bir gün kapıcıyı dağınık bulup yeşil bir üniforma falan giymesini istemeleri muhtemeldir ya da tasarruf etmek için çimlerin bulaşık suyuyla sulanması gibi cin fikirler akıllarına gelir. gogculuk deyince bunlar geldi gözümün önüne.

bu arada, yorumlarını görünce çok sevindim :)