ekim ikindileri günlüğü'nden...



yeni ofisimizin gotik bir kilisenin kulesini gören terasında gazete okuyorum. güneş var ama rüzgar da ısırıyor hafiften. oruçluyken daha verimli çalıştığıma kanaat getirdim. masadan kalkmam icin bir sebep olmuyor pek, çaydı, aburcuburdu dikkatimi dağıtan bir şey yok. ama arada ara vermek de lazım, sürekli otur, bilgisayara bak, olmaz. ben de gazete okuma molası veriyorum. iftara daha vakit var, karşıya, haydarpaşa'ya vapurlar gidip geliyor, köhne apartmanlardaki atölyelerde çalışanlar görünüyor kirli pencerelerin arkasında. eve vapurla döneyim diyorum, hayatımın boyacıköy faslı için son bir haftaya girildi. yeni bir semt, yeni bir hayat, heyecanlıyım evet ama son birkac gundur koyu bir hüzün eşlik ediyor eve dönüşlerime. "yarın o evdeki son perşembem" diye düşününce boğazımda bir şey dügümleniyor. toparlanıyorum, okuldan dönen çocuklar çantaları fırlatıp sokağa atmışlar kendilerini, yukardan oyunlarını seyrediyorum. saate bakıyorum, vapur vakti yaklaşıyor, çıkmam lazım...

6 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Evet, yarın o evdeki son Perşembe olabilir de, gelecek hafta da yeni evdeki ilk günleri saymaya başlayacaksın. Di mi? :))

elektra dedi ki...

:((( üzülme.
ben 4 ev taşıdım, hepsinde hissettiğin duygularla doldum son hafta. ama nakliyeciler eve çekirge sürüsü gibi dağılıp eşyaları götürdüklerinde, ben çıplak dört duvara bakıp arkama bile dönmeden kaçtım. evinin o halini gör de çık. aramayacaksın, söz.
sevgiler...

Adsız dedi ki...

yeni yerini de seversin boyle. hele bir hersey kolilerden cikip yerini bulsun, ocakta birseyler fokurdamaya baslasin, yine kendi evindesin demektir.
kolay gelsin. sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

ben de ayrılmadan önce çok üzülürüm, fotoğraflarını çekerim ama sonra gayet vefasız yeni evimle meşgul olmaya başlarım. eski bir olayı anlatmam icab ettiğinde, eski evim de tüm ayrıntısı ile gözümde canlanır. unutmamış olduğumu anlarım.

bence de yeni evine hemen alışacaksın ve bize gümüşsuyu'nda geçen bir öyküden alıntı yapacaksın:)

işyerinin terası ne hoşmuş. insan sigara içmek ister öyle bir yerde sanırım. bu aralar sigara ile başım dertte. gizlice birkaç tane içmiştim. zaman zaman canım içmek istiyor. ve sigaray unutmaya çalışıyorum yine, taa eskiden, sigarayı bırakmaya çalıştığım günlerdeki gibi. çok fena. aklımda yine şeytanlar, melekler, sigara muhabbeti yapıyor.

* bu arada tığile yapılan o klasik battaniyenin fotoğrafını buldum. çok güzel görünüyor. bir ara tekrar bulayım da göndereyim sana adresi.

sevgiler.

kecilerin cobani dedi ki...

neolitik hanimciim,
harika yazi. sanki bu sahnede ben varmisim gibi gercek hissettim. dokundu biraz.

neo dedi ki...

ekmekci kız,

ben böyle bitişlerden, sona ermelerden fazlasıyla etkilenen biriyim. okulda da böyle olurdu, okul kapanır hüzünlenirim, tatil biter kederlenirim.. aşırı bağlanma sorunum var sanırım :)

elektra,

dedigin gibi evin o halini görüp öyle cıkacağım. ofiste bir arkadasım var, hala doğduğu evde yaşıyor, hiç taşınma nedir bilmemiş (tabii ofis taşınmaları dışında), özeniyorum bazen ona. bazen de taşınmak iyidir diyorum, değişiklik olur, bir sürü fazlalıktan kurtulursun vs. karışık duygular içindeyim vesselam.. yazdıkların içimi rahatlattı, sağol.

pelin,

sevecegim sanırım, bir önce yerlesip bir seyler pisirmek istiyorum, o zaman eski evin kederi dağılır bence de..

peri,

fotoğraf çekeceğim ben de çıkmadan, özellikle balkon tarafını çekmem lazım, evin en çok özleyeceğim bölümü...

bizim teras tam da dedigin gibi ofisin sigara tiryakilerinin bulusma mekanı. sigara içmeyen nadir insanlardan biri olarak pek aklıma gelmiyor terasa çıkmak.

sigarayı bırakmak bitmeyen bir macera sanırım, sigara içmek istediğinde yerine başka bir şey koysan, sevdiğin bir sey yesen mesela? sigarayla aynı şey değil tabi ama o an dikkatini dağıtmış olursun.. uzun süre bırakılıp sonra başlanmasına üzülüyorum çok.

keçilerin çobanı,

yaziyi begenmen mutlu etti beni..


sevgiler...