sf. 187


Gerçekten her çeşit güzel bir aradaydı burada: Resimli kitaplardakine benzeyen profilleriyle İngiliz kızları, iri gözleri Vezüv gibi yanan bir İtalyan, maviler giyinmiş ve nisanda elma ağacı kadar taze Normandiyalı üç kız kardeş, ametistler takınmış uzun boylu bir kzıl saçlı- ve saçlarda sorguç gibi titreyen elmasların beyaz parıltıları, göğüslere iğnelenmiş mücevherlerin ışıltılı benekleri, yüzlerin eşliğindeki incilerin tatlı parlaklığı altın yüzüklerin balkımasına, dantelalara, pudraya, tüylere, küçük dudakların altına, dişlerin sedefine karışıyordu.

Gustave Flaubert – Duygusal Eğitim - İletişim Yayınları

*Peri, sayfasında gördüğü herkesi sobelemiş, ben de hemen şu an okuduğum Tom Robbins'in Sirius'tan Gelen Kurbağa'sının 187. sayfasına baktım ama sıradan şeyler vardı. Flaubert'in geçenlerde okuduğum Duygusal Eğitimi'ni denedim bir de, baktım hiç fena bir cümle değil, hem kapağındaki resim de güzeldi, ben de onu aldım. Resim, Fransız ressam Gustave Caillebootte'nin Paris: Yağmurlu Bir Gün adlı tablosu...

2 yorum:

endiseliperi dedi ki...

ben bu 187. sayfaya bayıldım! ne renkli, ne ışıltılı, ne neşeli bir alıntı. iyi ki bu kitaptan yapmışsın alıntıyı. hatta bu alıntıya kapılıp okumaya bile başlarım belki kitabı.

resim de güzel. paris'e gitmek isteyen biri olmak istemiyorum ama gitmiş olan biri olmak istiyorum. çok karışık!

sevgiler.

neo dedi ki...

pericim,

beğenmene cok sevindim, gerci kitabın tamamı böyle ışıltılı, neşeli sayılmaz ama ben zevkle okudum. flaubert'i seviyorum.

paris'le ilgili yazdığın da güldürdü beni :) anlıyorum seni, paris'e gitmek istemek klişe biraz sanki.. gitmiş, etkilenmiş ve özleyen biri olmak daha tercih edilir. ben simdi bir daha gitmek isteyen biriyim. ama bu sefer sadece şehri görmek icin, toplantılar arasında kaçamak gezmeler kesmez artık beni.

sevgiler