“...pastırma yazı iyidir. insanda bir şeyi kaybetmişken yeniden bulma duygusu uyandırır.” *



Böyle arka arkaya güneşli günler yaşayınca "pastırma yazı mı bu?" dedim kendi kendime. yoksa kasım ayındaki güneşli günlere mi pastırma yazı deniyordu, emin olamayınca hemen dr. google’a danıştım. bizim pastırma yazı, amerikalıların “indian summer (Kızılderili yazı)”, avrupalıların da “saint martin yazı” dedigi dönem, ekim ayının sonu kasım ayının başlarında havanın sıcak ve güneşli olduğu günleri kapsıyormuş. focus dergisine göre yılın bu zamanlarında havanın sıcak olmasının sebebi bu dönemde Güneş ile Dünya arasındaki asteroit bulutunun en uzak noktada bulunması imiş. böyle olunca, asteroit bulutu güneş ışınlarını daha az kapatıyormuş.

sevin okyay’ın radikal’de yazdığı 29 ekim 2002 tarihli yazıda daha ayrıntılı bilgi var.
iyi hafta sonları herkese...

Pastırma yazı / Sevin Okyay - Radikal

Pastırma yazına Amerikalılar'ın 'Indian summer' dediklerini duyduğumda çok şaşırmıştım. Yani, neden pastırma yazı olduğunu bilmiyordum ama, 'Kızılderili' yazı olması daha da tuhaf gelmişti. Bu güzel, ılık, yazdan kalma günlerin pastırmayla ilişkisini kurmamı sağlayan internet mahreçli bir yazı oldu. 'Pastırmanın 29 Ekim ve 1 Aralık tarihleri arasında 'pastırma yazı' denilen klimalı dönemde yapıldığını, bu dönemde yapılan pastırmanın gerçek değerini ve tadını bulduğunu' vurgulayan mesleki bir yazı. Pastırmacılık mesleğinden söz ediyorum.


'Kızılderili yazı'na gelince (ki, bir sözlüksel kaynakta, iki 'e'si eksik olarak 'all-Hallow(ee)n summer' adı verilmiş) hayli tartışma ve araştırmaya konu olmuş. Sonunda bu tanımı ilk kez 1778 yılında St. John de Crevecoeur diye bir Fransız'ın kullandığı anlaşılmış. Kızılderililerle ne ilgisi olduğuna gelince, birtakım ırkçı safsataların arasında en baba tahmin, bu mevsimin Kuzey Amerika yerlilerinin av sezonu olması. H.E. Ware adlı bir şahıs ise, adı geçen mevsimin aslında Hint yazı olduğunu, Hint Okyanusu'ndan o dönemde geçen gemilerin, hava koşulları olumlu olduğu için en fazla kargoyu yükleyebildiğini iddia ediyor. 'Hint yazı/Indian summer', iyi hava mevsimi anlamına gelirmiş ve teknelerde ancak bu mevsimde göze alınabilecek yük seviyesini gösteren 'I.S.' harfleri bulunurmuş. Bir A.B.D. atasözü ise, 'Ekim ve kasım ayında pastırma yazı olmaz ise, kış ortasında olur' diyor. Ne güzel... Hayatta hiçbir şeyden umudu kesmemek lazım.

Aslında ben daha çok semtsel mevsim gezmelerini yazacaktım ama, kedinin ölümü meraktan! (Bu arada, bahçedeki kedimiz Marme'nin rengârenk altı yavrusu oldu, meraklısına duyurulur) internete bir bakayım dedim, böylece de sırf bir açılış olsun diye koyduğum başlık, 'essahtan' başlık haline geldi. Bu anlamsız aramalar arasında okuduğum bir şey ise (genel sağlık bilgileri faslından) insanın kültürünü her an artırabileceğinin sağlam bir kanıtı olarak huzurunuzda: 'Hormon uzmanları, menopozu olan kadınlara ultraviyole ışınlarının yakıcı ve zararlı olmadığı aylarda özellikle de eylül ayında güneşe çıkarak kemik erimesine karşı önlem almalarını ve pastırma yazı olarak bilinen sıcaklardan azami derecede istifade etmelerini tavsiye ediyorlar.' İnternette bile olsa ilmi ara, demişler, keşke vaktiyle haberimiz olaydı! Yalnız, kimilerinin bu konudaki ısrarına karşın, pastırma yazı eylülde olmaz. Eylül zaten kendiliğinden sıcak(ımsı) bir aydır. Pastırma desteğine ihtiyacı yoktur. Kaldı ki, bu konuyla hayli ilgilenmişe benzeyen Amerikalılara göre gerçek bir pastırma yazı, ilk don ve çözülmenin ardından geliyor.


Sonuç olarak pastırma, Kızılderili ya da Hint yazı, iyi bir mevsimdir. İnsanda bir şeyi kaybetmişken yeniden bulma duygusu uyandırır. Gerçi geçici olduğunu bilirsiniz ama, kalıcı olan şeylerin ille de pek matah şeyler olmadığını bildiğimize göre (yok canım, uzun süreli evlilikleri kastetmedim), pastırma yazının geçiciliği de makbulümüz. Hatta, kendisinin kıymetini daha fazla bilmemizi sağlıyor. Şöyle çıkıp bir güzel dolaşırsınız. Bölgecilik sayılmazsa, size gene Kadıköy yakasını tavsiye edeceğim. Gezmeye müsait sokakları, yolları daha fazladır, daha yeşildir de ondan. Semt keşfi yaparsınız, insanları seyredersiniz (bazen pek komik oluyorlar), kafelerde oturup keyfedersiniz. Bu arada sağnak kurbanı olursanız da aldırmayın. Nasılsa o da geçici. Hem nisanda yağmur yağınca daha da bir rahmet, bereket sayılır ya; bu da sonbahar bereketi der, geçersiniz. Pastırma yazının kıymetini bilin, bugün var yarın yok.

*sevin okyay

6 yorum:

elektra dedi ki...

:) bugün nihayet haftanın diğer günlerine göre daha erken bir saatte işim bitmiş dönerken, kot montumu çıkarma gereği duydum. beşiktaş sahilindeki bir çay bahçesine oturma ve bu son demin keyfini, şansıma, güzel demli bir çayla çıkarma şansı da buldum. pastırma yazı dedim:) bir yandan ne pişirsem şimdi eve gidince diye düşündüğümden,hava ilham verdi, oğlumun da pastırma al anneee -- pek sokmuyorum o şeyi eve. hepimiz işimizde gücümüzde okulumuzda sosyal varlıklarız ne de olsa, pek hoş kaçmıyor pastırmalı insanlar:)---ısrarı geldi aklıma, hadi sevindireyim şu sıpayı dedim. pastırmalı börek yapmaya karar verdim. eve geldim, bilgisayarın başına oturdum,aaa, pastırma yazı :) şu dr. google'la ilişkini hayranlıkla takip ediyorum neolitik hanım:) sevgiler...

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Son senelerde Ekim ılık -adeta sevimli- günler hediye ediyor.
Bu sene bayramdaki iki güne en çok ne kadar yağış sığdırılabilir denemesini saymazsak, yine latif bir hava var.

Pastırma yazı zamanında olmazsa, kışın olur bilgisi de ayrıca güzel.:)

Adsız dedi ki...

Kızılderili yazı güzelmiş ya:)
Bizim okulun iklimi farklı olduğu için sabah kazakla gidip akşama buhar olabiliyorsunuz
okulun iklimi: kışlar çok soğuk yazlar çok sıcak:(

endiseliperi dedi ki...

ben yanlış biliyormuşum neolitik hanım. ankara'da okurken, buz gibi ankara kışında nedense şubat ayında güneş açar biz de iskemlelerimizi kahvenin bahçesine çıkarır, kediler gibi gevşerdik. ben söylenegelen pastırma yazları ile işte o şubat ayının kahve bahçesi keyiflerini aklımca birleştirmişim.

bak ne kadar güzel oldu, yılların yanlış bilgisini bir çırpıda düzelttin. ama şimdi nereye gidecek o şubat güneşi, hangi adı alacak, unutulup gidecek mi artık, bilginin buz gibi fırtınası karşısında!?:p bak, aynı şeyi izmir'de karşıyaka'dan konak'a vapurla gelirken hissetmiştim. gözlüklerimi çıkarmış, vapurun arkasındaki beyaz dalgacıkları martı sürüsü sanmıştım. heyecandan kalbim duracaktı bu güzellik karşısında. gözlüklerimi bulup takınca, bildiğimiz su dalgacıkları olduğu "gerçeği" beni aydınlattı:(

sevin okyay'ı seviyorum. bu yazısı da çok güzelmiş, kaçırmışım, teşekkür ederim.

sevgiler, öpücükler. (kürkçü han seyahatini anlatmanı merakla bekliyorum. al artık yünleri de başlayalım artık battaniyeye:)

neo dedi ki...

elektra,

yazıyı yazalı iki-üç gün oldu ama pastırma yazından pek eser kalmadı, yağmur damlalarının terastaki tıpırtısı eşliğinde yazıyorum bu satırları. pastırma konusunda ben de seninle aynı fikirdeyim, ertesi gün evden çıkmayacağıma eminsem rahat rahat yiyebiliyorum ancak. pastırmalı börek de nefis olur laf aramızda :)

sevgiler

***

ekmekci kız,

dedigin gibi oldu gercekten, ılık günler yaşadık hep, şimdi de yağmur var ama hava serinden ziyade ılık (bu ılık da ne acayip kelimeymis, tekrar edince iyice acayip geliyor :)

***

efsun,

merhaba. sizin okul nerede (yarısı güney, yarısı kuzey yarı kürede mi yoksa? :P bizim eski işyerinde bina "akıllı" olduğu için tuhaf iklimlere maruz kalırdık. yazın en sıcak günlerinde hırka götürürdük klimadan takırdamamak için, kışın da tişörtle, gömlekle dolaşırdık binanın içinde.

***

Peri,

Ya böyleymiş işte pastırma yazının hikayesi... ama senin anlattığın şubat ayındaki güneşli günlere de bir isim bulmalı. Sen mandalinayı seviyordun diy mi? Mandalina yazı diyelim biz aramızda, hem Güneşe de bir gönderme olur :P (daha orijinal fikirlere açığız tabiy, ben bunu şu saat itibariyle işten güçten eprimiş zihnimle hemencecik buluverdim)

Kürkçü han’a gidildi efendim, pek güzel renkler alındı. aksam fotograflarını cekeyim diyorum, yarın da sayfaya koyarım. Yün dısında seyler de alındı klasik Eminönü ıvır zıvır alısverisi kontenjanından :)

Ben baslamıstım cizgili battaniyeye eski evdeyken, simdi devam edicem yeni renklerle.. sen de basla hadi bir an once. Rekabet ederiz kim önce bitirecek diye ehehe (ancak battaniye örme konusunda hırslı olabilen bir insanım evet :)

Cumartesi günü bir de “akıllı ipler” gördüm, onları da anlatırım yarın.

Sevgiler, öpücükler...

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Şubat ayındaki güneşli günler "cemre düşüyor" konulu tez çalışmamızın konusu olabilir mi?
:))