"Aldırma kartal aldırma!"



tarihi maçta ordaydım. tamam yönetime felan bagırıldı ama taraftarın takımı desteklemedigi koca bir yalan. son 15 dakka takım gibi taraftar da dağıldı biraz, o kadar farkı yemissin hafta ici, üç puanı alırız moralimiz düzelir diye beklerken, beraberliği bari koruyalım moduna girince sertleşti taraftar. yoksa sık sık şu aşağıdaki tezahürat tekrarlandı, bizzat şahidim.


Başın öne eğilmesin aldırma kartal aldırma

En büyük sen değil misin

Aldırma kartal aldırma

Kartal aldırma

Dışarda yüz bin taraftar

Bir gün ağlar bir gün coşar

Seni bu sesler oyalar

Aldırma kartal aldırma

Kartal aldırma


stattaki hayaletler: metin-ali-feyyaz, pascal nouma!

yağmur altında siyah-beyaz yağmurluklarımızla maçı izledik, yıllardır statta maç izlememiş biri olarak maç kadar etrafıma da dikkat etmeye çalıştım. pek fazla bir şey değişmemiş, yine maç köftecileri, siyah-beyaz aksesuarlar satanlar, çekirdekçiler, minderciler... maçtan bir saat önce stattaydık, önceleri epey boş görünen tribünler maç saati yaklaştıkça dolmaya başladı. hakemler ısınmak için sahaya çıkar çıkmaz küfür yediler tribünden, radikal'deki bir spor yorumcusu bunun pek rastlanan bir durum olmadığını söylüyordu yazısında. son haftalarda hakemlerden şikayetçiyiz ya...

takımın çıkışı sırasında pascal nouma diye bağırılınca şaşırdım, kaç yıl geçti pascal takımdan gideli yahu, sırf nouma da degil, metin-ali-feyyaz diye de bağırılmış, onu kaçırmışım. zaten çoğu tezahüratı ancak birkaç kez dinleyince anlayabildim, paslanmışız maça gitmeyeli.

ilk golden sonra tribünler golü falan takmayıp, yönetim istifa diye bağırmaya devam etti. taraftarın kendi gündemi vardı anlayacağınız, gole bir an sevinip "sinan'ı al git sinan'ı da" diye bağırmaya devam ettiler (gerçi ben de o kalabalığın içindeydim, evet bence de "yönetim istifa!")

maç boyunca, stada girmeden önce bozuk paralardan kurtulmak için aldığımız iki paket çekirdeği çitledik, sonlara doğru "çekirdeğimiz yetecek mi" diye endişelendik, bir de koca bir çikolata bitirdik soğukta enerji olsun diye.

yenilip süklüm püklüm eve dönünce maç yorumlarını alalım diye televizyonun karşısına geçtik hemen, pazar günü de üç tane spor gazetesi aldık. tam "görmemişin maçı olmuş" durumu :) bi de yenseydik süper olacaktı. haftaya inşallah...

*şimdi “sevgili” futbol seviyor da onun hatırına gidiliyor maça sanılmasın, hoş öyle de olabilirdi ama durum şöyle, Beşiktaşlı olan ve de nicedir maça gitmek isteyen benim, kendisi cimbomlu ama uzaktan, öyle maç falan takip etmez hiç, şimdi kendisini beşiktaş’a ısındırma çalışmaları yapıyoruz, transfer ederiz belki ;)

3 yorum:

Adsız dedi ki...

:)valla ben alttaki asteriksli yorumu aynen düşünmüştüm, açıklaman iyi oldu:) ama neo'cuğum metin-ali-feyyaz dönemi kartallara yakışır bir dönemdi şimdi. ve evet, içimdeki anarşist ruh ne zaman, nerede, kim için olursa olsun yönetim istifa, denilince şahlanıyor:)

hiç maça gitmemiş ben bile "ah, maç olsa da gitsek" dedim bu yazıyı okuyunca, öyle heyecanlı olmuş:)

sevgiler.

neo dedi ki...

pericim,

aynen, metin-ali-feyyaz dönemi bence de kartallara çok yakışıyordu. nerde o güzel günler ahh! şimdi de hintli bir şirketin beşiktaş'ı satın alma peşinde olduğu dedikodusu çıkmış. küreselleşme de bir yere kadar yahu!

bence de maça gidilmeli, üşenmeyin gidin. 90 dakikalığına görgü kurallarına ara veriyosun, acayip bir deneyim :)

bir de ben o yeşil sahaya çıkabilen ayrıcalıklı insanlardan biri olmak istiyorum bazen. top toplayıcısı, sağlık görevlisi bile olur yani.

sevgiler

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Yakın bir arkadaşımın benim oğluma yaşıt kızı deli gibi Beşiktaş'ı tutar. Bu haftaki maça arkadaşımı da sürükledi, babası yurtdışında diye.
Bir de okulunun erkek futbol takımı ile antreman izni almış bu sene. Bütün çabası birkaç kız arkadaşını ikna edip, kız takımını kurdurmakmış.
Annesi anlatıyor, biz neşeleniyoruz.
Yani, sizin Beşiktaş'lı kızlar az değil.:)