bir japon yılbaşı geleneği:
biten yılı unutma partileri



yılbaşını birlikte kutladığımız arkadaşlardan ikisi bir süre öncesine kadar osaka'da yaşıyordu. yılbaşı sofrasına oturunca laf döndü dolaştı japonların yeni yılı nasıl kutladığı, dünyanın geri kalanından farklı olarak bir gelenekleri olup olmadığına geldi. dogru tahmin etmişiz tabii, süper bi gelenekleri varmış. bu akıllı japonlar her yıl aralık ayında "biten yılı unutma seremonileri" (ingilizce'de "forget the year parties" diye geciyor, japoncası "bonenkai") düzenlermiş. onbeş günlük bir periyod içinde iş arkadaşları, okul arkadaşları geçen yılın üzüntülerini, sıkıntılarını ve dertlerini unutmak amacıyla daha çok restoranlarda bir araya gelirmiş. masadaki herkes çok tuttu bu fikri, yalnız gecen yıl bebek sahibi olan arkadaşımız şiddetle itiraz etti, "hayır hayır ben gecen yılı unutamam, kızım oldu benim! diye :) "ilk yarısını unutsam, ikinci yarısı kalsa" diye işi pazarlığa bile döktü.



hazır japonya görmüş birilerini bulunca başka sorular da geldi tabiy, bir başka arkadaşımız hiç kel japon olup olmadığını sordu, o sorunca herkes şöyle bi düşündü de hakkaten de masada kimsenin kel japon görmediği ortaya çıktı. japonya'dan gelen arkadaşlar da bu gözlemimize katıldı, japon erkeklerin (dönemsel dökülmeler dışında kadınlarda pek olmuyor ya bu saç dökülmesi) büyük çoğunluğunda yokmus bu problem, tek tük rastlanıyormuş. nedeni de bol bol tükettikleri yosuna bağlanıyormuş. hani şu suşi sararken kullandıkları incecik yapraklar halindeki kurutulmuş yosunlar var ya, onun içinde bulunan bir madde saçları dökülmekten koruyormuş. o yüzden de kel japon nadiren bulunan bi seymiş. bunun üzerine fırtına bey "madem o kadar az bulunur bi şey, herkes yılbaşında dansöz getirir ben de seneye size kel japon bulup getiricem" diye vaatte bulundu :) seneye hatırlatıcaz bu sözü kendisine..


güzel bi yılbaşı geçirdik, ışıklar, süsler, mumlar, henüz toplamaya hazır değiliz, evin bu hali çok hoşumuza gitti. dün ev arkadaşımın ofisten arkadaşı geldi, ilk kez gördü evi, çok beğendi ve "burası tam bir ankara evi" dedi. ben ankaralı arkadaşları olan biri olarak anladım ne demek istediğini, ankara evlerinde vardır öyle bir sıcaklık, kitaplar, mumlar, kediler, hafif bir dağınıklık, mütevazı eşyalar.. ev arkadaşım önce panikledi, aa nasıl ankara evi ya, sıkıcı mı diyosun yoksa diye ama bu açıklamayı yaparak yatıştırdık kendisini :)

güzel girdik, güzel geçer inşallah bu yıl hepimiz için.

5 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Yahu, sadece kelliğe karşı değil, şişmanlığa karşı da yarayışlı bir şey olmalı şu suşi yosunu.
Sumo güreşçilerini saymazsak, ki zaten onları özel besliyorlar zaten, şişman Japon da pek bulunur bir şey değil.
Değil mi?
:-))

En iyisi gidip yerinde incelemeli, bu durumu. (Konuyu hemen bir seyahate bağlamasam olmaz ya!)
:))

endiseliperi dedi ki...

benim yerimde sen olsaydın, araştırmacı blogcu olarak, şimdi boy boy şişman ve kel japon fotoğrafları bulmuş,sunuyor oluyordun. ben tembelim. hele şimdi kılımı kıpırdatmak istemiyorum, 2008 benim için bolbol uyku demek olacak sanırım. ancak şunu belirtmeden geçemeyeceğim, kel erkek, seksi erkektir. sen hiç seksi japon gördün mü? hayır? nedeni, apaçaık ortada işte:)ben evet seksi ve de zeki buluyorum onları. belki zeki bulduğum için seksi buluyorumdur, o ayrı:)


ankara evleri konusundaki yaklaşımına da bayıldım. aynen öyle olur.

güzel geçsin yeni yılın neolitik hanım'cığım.

sevgiler, öpücükler.

asliberry dedi ki...

Benim yeğenim japon devlet bursunu kazandı. 5 yıl osaka'da okuyacak. daha sonra da mümkünse dönmeyi düşünmüyor. Hatta bir Japonla evlenmeyi bile düşünüyor. Ama ben belki de Ceren'in Japonya delisi oluşu nedeniyle bir sürü kel Japon erkek gördüm.
Yastıkname'yi okudun mu? Kadının 1000'li yılların başında yazdıklarını okuyunca yakınlığına ve tanıdıklığına inanamıyorsun. Bir ara blogda çok hoşuma giden bir alıntı yayınlayacağım. Eğer seninle birgün tanışırsak sana Yastıknameyi hediye etmek isterim.

gülçin dedi ki...

neocum, ben de geçen hafta bir japon yeraltı yazarını okudum: ryu murakami. araştırdığım kadarıyla, gene çok sevdiğim haruki murakami ile akrabalığı yok. ryu'nun yok yere adlı kitabını okudum, ortalarında bir yerde gözlerim fırladı yerinden anlatılan vahşet karşısında, sonra onların yılbaşında çaldıkları ve insan günahlarını simgeleyen 108 çana bağlandı. ben de bu çanları bir ara yazayım diyordum.

neo dedi ki...

ekmekci kız,

evet evet, gidip yerinde incelemeli, tetkik etmeli ve dönüşte bize rapor vermelisin :) japonya'da kel olanların olmayanlara oranı ve de şişmanların durumu nedir? sumo güreşçileriyle ilgili olarak bir haber görmüştüm, yetiştirecek güreşçi bulmakta zorlanıyorlarmış son zamanlarda, çok sıkı kuralları varmış güreşçilerin uyması gereken. aslında dur ben bir araştiriyim bu sumo işini, enteresan konu.

***

peri,

sana tembellik de yakışıyor :) kel erkek = seksi erkek önermesi kel japon olayına farklı bir boyut kattı, böyle düşünmemiştim bak. seksi japon var mı bilemiyorum ama bazı koreli adamlar pek bi hoş oluyor kore sinemasından takip ettiğim kadarıyla ;)

senin de yenin yılın güzel, sakin ve huzurlu gecsin pericim...

öpücükler, sevgiler

***

aslı,

demek var diyosun bi sürü kel japon erkek, sözünü ettiğim arkadaslardan biri de devlet bursu kazanıp master için gitmisti osaka'ya, malum akademi dünyası insanları dalgın oluyor, belki de fark etmediler bu arkadaşları :)

yastıkname'yi okumadım, kaç kitapcıda elime aldım, evirdim çevirdim, çok hoşuma gitti ama vardır ya bazı kitaplar ertelenir hayatta, daha iyi zamanlarda okuyayım, daha geniş vaktim olsun da tadını çıkarayım vs. öyle diye diye almadım o kitabı henüz. belki de biri hediye eder diye umdum bunca zaman, bilemedim... tanışırsak yastıkname'yi senin vermen çok hoşuma gider.

geri dönmene çok sevindim, sayfamdan senin linkine tıklayınca açılan boş sayfa çok hüzünlüydü.

***

gülçin,

murakami'yi senin sayfanda okumustum, sonra bir köşe yazısında da rastladım, merak ettim. bu ara dogru durust vaktim olmuyor okumaya, ofise çabucak geliyorum artık, ancak gazeteye bakabiliyorum şöyle bir, kitap için TV'den, filmlerden ve tembellikten feragat edip zaman ayırmak gerekiyor, yeni yıl kararlarımdan biri de bu ama henüz başarılı olamadım.

108 çan hikayesini merak ettim ben de. bu japonlar acayip, çok yazı malzemesi çıkar bunlardan :)