devre arası



yazısını nasıl da yazmakta zorlandığını yazar ya kimi tembel köşe yazarları, ya konu bulamamıştır ya da neyi yazsa bıkkınlık gelmiştir. bana da ondan oldu. son okudugum kitabı yazayım dedim ama baktım hikayenin tadını kaçıracak ayrıntılar vermeden yazamıyorum vazgectim. hadi dedim ne zamandır aklımda olan bir japon hayalet hikayesinden bahsedeyim, o da ilerlemedi bir türlü. başka sayfalardaki yazılara bir-iki yorum yapsam ı-ıh! bir hafta on gündür uğrasam da yazamadığımdan mevzular almış yürümüş, kendimi partiye geç geldiğinden bir köşede yalnız kalmış biri gibi hissettim.

yeşil sahalara canlı, taze bir başlangıçla dönene kadar daha fazla kasmiyim bari..

neo
the writer's block mağduru

9 yorum:

elektra dedi ki...

neolitik hanımcım, ne güzel gezmiş gelmişsiniz, fotolarla birlikte onu yazsaydınız keşke. belki edirne'ye ilişkin önyargımı kırardınız. yanlış anlaşılmasın, kent güzel olabilir. ama onu keşfetmek için gittiğimiz gezide hastaneye trafik kazası yaralısı taşımak, acilde doktor ilgisizliğine tepki duyup herkesle kavga etmek, kaç saatimizi bununla harcadıktan sonra moral bozukluğu ile iki dolanıp dönmekten başka bir şey yapamadığımızdan, edirne deyince, bırrrr oluyorum ben.
neyse, ben arada tıklarım, yeni yazı yazma ruh durumuna bir an önce ulaşman dileğiyle:)
sevgiler...

endiseliperi dedi ki...

sevgili neolitik hanım,
en kısa sürede burada olmanı diliyorum. 1. devre bence gayet neşeli, hoş, sevecen ve içtendi. şimdi önümüzdeki maçlara bakalım. hangi takımla ve nerede oynarsan oyna, senin içinde olmannın büyük fark yarattığını bilmeni isterim.

kendine iyi bak ve ara sıra kendinden haber ver, olmaz mı?
çok çok sevgiler.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Olsun yahu, geç gelsen de oynarsın, aramızda sığışır yer açarız, sana.
:)
Molaya tamam, kabul de; bekliyoruz, uzamasın lütfen.

Sevgiler.
:)

endiseliperi dedi ki...

sevgili neolitik hanımcığım,
neler yapıyorsunuz? keyfiniz nasıl? kar günlerinde yoktunuz ama hep aklımdaydınız.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

bak, ne demek için geldim, ne diyip gidiyorum. battaniye bitti ama aldığım astar küçük geldi, yeni astar alıp dikince fotoğrafını çekip gösteririm.

öperim çok.

neo dedi ki...

elektra,

edirne'ye daha once pek cok kez gittim ama o zamanlar blogum yoktu, simdi fotograf falan da cekmedim bu gidisimde, kısa gectim o yuzden.

trafik kazasıyla hatırlamanız üzücü edirne'yi, bir bahar gunu yeniden şans verin derim. kendini affettirecektir.

yazma konusunda hala toparlanmis degilim, bakalım.. mesele sırf yazı da degil, bu ara iyice dağilmis hissediyorum kendimi.

sevgiler

...

pericim,

1. devre icin yazdıkların beni çok mutlu etti. ben de bu uyuzluk dönemim kısa sürsün istiyorum ama bu gidisle zor gorunuyor. iş-güç bastırdı, yakın arkadaslarımin bosanma-ayrilik hikayeleri, firtina bey'le bazi meseleler, hayata karsı genel bir karamsarlık esir aldı beni resmen.. kurtulmanın yollarını biliyor ama bir türlü hayata geciremiyorum. karga'yi bitirdim haftasonu, cok guzeldi, iyi ki yazmıssın kitap hakkında. paul auster'ın brooklyn cılgınlıkları'na basladım, iyi gidiyor o da. ancak kitap okurken iyiyim birazcık, zihnimde at koşturan sorular/sorunlar kitap okurken mola veriyor gibi.

benim battaniye bir türlü ilerlemedi, patik örüyorum bu ara. en son anneme diye ördüm ama biraz büyük oldu sanki, olmazsa ben giyer, ona başka örerim. senin battaniyeyi görmek için sabırsızlanıyorum.

karın yoğunlaştığı pazar günü şehre epey uzak sitelerden birinde yaşayan bir arkadaşıma kalmaya gittim. ümidim, karın iyice bastırması ve de benim vasıta bulamayıp işe gelememdi ki hakkaten de öyle oldu. pazar gecesi apartmanların yanındaki ıssız, rüzgarda sallanan salıncaklarıyla biraz da ürkütücü çocuk parkına cıkıp karda yürüdük, ben kara yatıp izimi bile çıkardım :)

yazasım yok ama blog arkadaslarıma uğruyorum sık sık.. ne guzel şeyler yazdın haftasonu yine. çamlıca'daki eniştemiz'i begenecegini tahmin ediyordum, ben de sadık hidayet'e heveslendim şimdi, o da benim ihmal ettiğim yazarlardan biri.

dikiş makinene de ayrıca çok sevindim. bora ne kadar ince.. ne güzel şeyler dikersin sen şimdi, pötikareli masa örtüleri, tiril tiril etekler.

ben de öpüyorum, kucaklıyorum.

...

ekmekci kız,

mola bir süre daha gidecek gibi.. ben de uzamasın istiyorum ama bi yandan da elimde degil..

sevgiler

Adsız dedi ki...

yazılarınızı bekliyoruz ozaman

endiseliperi dedi ki...

neolitik hanımcığım, aklımdan sürekli, sana uzun uzun yazmak istediğim şeyler geçiyor, fırtına bey, hayatın paldır küldür gidişi falan filan hakkında... sonra, aklımdaki konuşmanın sonunda bile hiç bir sonuca ulaşmayan sözcük yığınları ile yorulmuş oluyorum. zaten sen her şeyi biliyorsun. sana sadece konuları değerlendirirken kendini yiyip bitirmemeni, kendini fazla üzmemeni söyleyebilirim ki, bunlar da ne sıkıcı sözler.

ne olursa olsun, gel sen, gece rüzgarda sallanan salıncakları anlat. ne hoş anlatıyorsun, aklımda bir fotoğraf gibi o salıncaklar, o çok katlı binalar...

sevgiler çok.

neo dedi ki...

pericigim,

yakında geri dönmeyi umuyorum, daha iyi hissediyorum kendimi, yazabilirim hatta bugün ama uzun ara vermenin de bir türlü başlayamamak gibi bir cilvesi oluyor sanırım. en iyisi büyük mesele haline getirmeden bir şeyler karalayıvermek herhalde.

sevgiler, öpücükler