çocuk istismarını durdurun!
(kampanya katılmak için: 'çocuk istismarını durdurun' sloganına ve -posterde web adresi bulunan forumdan edinilebilecek- ilgili banner'a, blogumuzda yer verip, çocukluğumuzdan hatırladığınız bir şarkı ve şu anda dinlediğimizde hissettirdiklerinden bahsetmek...)
çocukluğumdan okulda öğrendiklerimizden çok, radyodan dinlediğim şarkılar kalmış aklımda, telefonla oynayıp sağı solu arayan bir haylazın şarkısı mesela:
telefonun delikleri içinde
ufak tefek parmakları yüzünden
bil bilseniz başımıza ne geldi
küçük kardeşim yüzünden
ha bir de, hangi hayvanların yeneceğini öğreten absürd bir şarkı vardı,
"pazara gidelim bir tavuk alalım, pazara gidip bir kedi alalım.." diye tekrar edilen. saçma ama akılda kalmış işte.
bizim evde radyo hep açıktı, sabah arkası yarın'ı dinlemek için açılır, gün boyu dinlenirdi. o kuşaktan bütün kız çocukları gibi kendisine aşık olduğumdan olacak, en çok erol evgin'in şarkılarına kulak kesildiğimi hatirliyorum :)
bir de bir cuma günü yazdığım gibi, nur yoldaş'ın şarkıları acayip yer etmiş hafızamda, ne zaman dinlesem, şarkıları ilk kez duydugum o sahile dönüp, kumların arasında deniz kabugu arayan, denize doyamayıp "gitme vakti gelmesin hemen" diye dua eden küçük kız çocuğunu görüyorum.
bu ara işler acayip sıkışık ofiste, kısa kısa yazıp kaçıyorum hemen. nisan sonuna kadar böyle olacak sanırım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
"Pazara gidelim, bir tavuk alalım.
Pazara gidip bir tavuk alıp n'apalım?
Pazara gidip, bir tavuk alıp hapur küpür yiyelim!"
:-))
Böyleydi, de mi?
:)
hah haa... ben de, o küçük kardeş yüzünden itfaiye gelip 'su sıkıp evimizi çok ıslattılar' diye sürüp giden şarkısya bayılırdım. ama şekerim, eşşek kadardım ben o zaman.
evet, bir de mini mini bir kuş konmuştu şarkısı vardı, pek severim... ama ben onu arçil'e söylüyordum!!!
erol evgin'e hiç aşık olmadım, desem yeridir. ne o öyle mor saten gömlekler filan, gülerdim ben ona.
bir küçücük aslancık varmış, şarkısı ise ne acıklıdır.arçil hem çok isterdi ki söyleyelim, hem de hiç istemezdi acıklı sonu yüzünden.
hadi sana çok kolay gelsin neolitik hanım'cığım.
Anneannemin güzel ilaçları vardı, kırmızı minik yuvarlak, turuncu minik oval haplar. Bir de sağolsun bütün hayatını törenselleştirerek yaşadığı için, ilaçlarını içerken onu izlemek ne keyifli olurdu. Bir gün ciğerci önündeki kedi yavruları gibi yalana yalana anneannemin ilaçları yutuşuna baktığımı gören dayım, bana "bir gün bir gün bir çocuk, eve de gelmiş kimse yok" diye başlayan ve ilaç içmenin küçük midelere verdiği zararı dehşetengiz ifadelerle anlatan o şarkıyı öğretmişti. Ne kadar korkmuştum. Ama bir yandan da o şarkıyı devamlı söylemekten kendimi alamıyordum. Dediklerine göre birkaç hiç dilimden düşürmemişim, herkesi bıktırmışım, yeni şarkı öğrenmeyi de reddetmişim. Hala ilaç kullanamamı dayıcığıma bağlıyorum. :)
ekmekci kiz,
benim hatirladigimin son kısmi farklı biraz, pazardan alınan hayvanın sesini çıkarıp, yiyelim veya yemeyelim diyosun :) yani şöyle:
"Pazara gidip bir tavuk alıp n'apalım?
Gıtgıt gıdak! gıtgıt gıdak diyelim, happırı huppuru, happırı huppuru yiyelim!"
(kedi alıyorsan, miyav miyav diyorsun ve de yemiyorsun mesela, pazardan da kedi alınır mı dersen, çocuk şarkılarındaki absürdlükler diye ayrı bir yazı yazmak gerekir derim :)
...
peri,
ben de pek küçük sayılmazdım o itfaiyeci şarkısını sevdiğim zamanlar, ki ben lisedeyken bile susam sokagini zevkle seyreden biriydim, ordan anla durumun vehametini :)
biz de "mini mini bir kuş"u kardeşime söylerdik, bir klasiktir zannımca.
erol evgin'e ve de esin engin'e bayılırdım ben, cocukken temiz yuzlu adamlara aşık olunuyor sanırım. sakalsız, bıyıksız, gülümseyen, sevimli adamlara. sonra noluyo da, serseriye bağlıyo kızlar hiç bilemiyorum ;)
işler güçler çok bunaltıyor bu ara beni, mayıs'ta rahatlayacağım ama daha çok var. sabah norwegian wood'u bitirdim murakami'nin, üzücüydü çok, slav hüznü falan hikayeymiş, japon hüznü diye bambaşka bir şey keşfettim bu murakami sayesinde.
kolay gelsin dilegin icin de tesekkurler, iyi geliyor bana böyle şeyler duymak.
...
passive,
o ilaçlı şarkı da aklıma geldi ama biri yazar mutlaka diye düşündüm, yanılmamışım :) anneannemin de şeffaf plastik kutuda, koyu, neredeyse zehir yeşili renkte ilaçları vardı, onlar kalmış aklımda. sırf ilaçlar degil başka konularda da akılda kalıcı şarkılar yapsalar ya, öğrenmesi kolay olurdu.
Yorum Gönder