bu ara...




- elif şafak'ın "okumayanı dövüyorlar kitabı" aşk'ın, pembe kapaklı olanını okuyan yaşlıca bir beye (beyler için gri kapaklısını basmışlar idi hatırlarsanız)

- adı "behlül" olan sarı bol tüylü bir kediye :)

- tophane'de kahvenin önünde oturan ve yanındaki adama "sen anlarsın, çok güzel ustasın" diyen bir başka adama

- spor salonundaki müziklerden bıkınca (macarena felan çalıyorlar, delirmek işten diyil) kaydedip götürdüğüm CD'den çalan kings of leon'un "s,e,x on fire" şarkısına, "evladım ne güzel müzikler kaydetmişsin, yumuşak yumuşak çalıyor diyen 60'larında bir teyzeye :) rastladım. iyi mi?

not: aslında yazılacak yeni bir hikaye var ama vakit yok, şu gıcık oldugum durumla ilgili yazı da durmasın istiyorum artık, bu çerezimsi yazı ondan... ilk fırsatta "evdeki ingiliz"i yazıcam, söz.

4 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Nedir o "evdeki İngiliz" yahu?
Tay mı aldınız yoksa?
:P

neo dedi ki...

yok, midilli aldık dermişim :)

ekmekçi kızcıgım, ipucu resimde gizli ;)

Adsız dedi ki...

Tophanedeki hangisi, yoksa karabaşların oradaki mi?

neo dedi ki...

creep,

kahvenin adını bilmiyorum, eve donerken bazen yolum tophane'den geciyor. şahsen enteresan buluyorum, gec saatlerde de ürkütücü olabiliyor.