avlu mu bahçe mi?


bana sorarsanız avlu. bahçe de güzel tabiy ama avlunun çağrışımlarını daha çok seviyorum..bahçe deyince, klasik şeyler geliyor akla işte, muntazam çiçek tarhları (yoksa o ingiliz bahçelerinde mi oluyordu, neyse), yemyeşil çoğu zaman da düzenli kesilmiş çimler, ağaçlar.. ama avlu deyince, serinlik var bi kere, gölgeler var, belki bir köşede sedir var, minik bir süs havuzu var, şırıl şırıl akan bir çeşme belki, avluya bakan pencereler, kapılar var. taşlar var serin serin, doğuyu çağrıştırdığından belki bana, baygın baygın kokan yaseminler, hanımelleri var. sıcağa dayanıklı zakkumlar var, pembe-beyaz...


avlu için "bir yapının veya yapı grubunun ortasında kalan üstü açık, duvarla çevrili alan, hayat" diyor sözlük, evin bir parçası hatta merkezi gibi. çok ortada ama bi yandan da gizemli, kuytu, sessiz... filmlerden avlular geliyor aklıma. kaybolan güvercin gerdanlığı diye çok sevdiğim bir film vardı, oradaki avlular hala gözümün önünde. uzaktaki dostuyla posta güvercinleriyle satranç oynayan yaşlı adam, aşıklar arasında haber getirip götüren ufaklığı hep avluda hatırlıyorum.

avlu mu bahçe mi sorusunun ilhamı, blog ahalisi olarak pek sevdiğimiz birhan keskin'in yeni kitabından... aslında bu şiiri kitap çıkmadan önce internette bi yerlerde okumuş, çok sevmiştim. baktım yeni kitabı "soğuk kazı"da da var. bu kitabındaki şiirlerin diğerlerinden farklı bir sesi, katılığı var. birkaç röportajında kendisi de söylüyor zaten. okursanız göreceksiniz, bence bu şiir kitaptaki diğer şiirlerden ayrı bi yerde duruyor, bir önceki kitaplarına daha yakın.

sizce hangisi? bahçe mi avlu mu?

Eski avluda

Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.

Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.

Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;

Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen.

Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.

Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:

İçimi açtım sana.
İçini açmak için.

Birhan Keskin - Soğuk Kazı / Metis Yayınları

7 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Arsızca istiyorum; avlu olsun, bir de arka tarafta meyvelerin olduğu, biraz da sebze ekilecek bir bahçe.
İkisine birden izin yok mu?
:))

Şiir çok güzel, yine.
Bir de o son iki dize...

"İçimi açtım sana.
İçini açmak için."

hirondelle dedi ki...

bahçe dediğin de düzenli oldumu evin bir parçası gibi oluyor. meyve ağaçları, çam ağaçları, yabani otlar, kafasına göre fışkırmış çiçekler olmalı bahçede. avlunun yerleri taş olduğu sürece bir kaçış hissi veremiyor bana; bir de hapishane geliyor aklıma avlu denince...

Leylak Dalı dedi ki...

Gizli takipçiniz huzurda:))
Birhan Keskin'i okuyunca dayanamadım. Yeni kitapta beni de en çok çarpan bu şiir olmuştu. Sizin avlulu yazınızla daha da güzel olmuş.
Çocukluğumun avlulu evlerini bir kez daha andım, sabahları ıslatıp süpürülen toprak zemin, kırmızı tulumbadan fışırdayan su, gülhatmi çiçeklerinin nazlı salınışı. Yere serilen kilimler ve sırtımızı dayadığımız halı yastıklar.
Neyse iyice hüzünlenmeden gideyim.
Sevgiler yolluyorum...

şule dedi ki...

kesinlikle avlu!
bir de "Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok" nasıl güzel bir dizedir...

neo dedi ki...

ekmekçi kız,

hayır, ya avlu ya bahçe olucak, ikisi birden olmaz :)

işin şakası tabiy, ben bahçe de seviyorum ama avlunun yeri ayrı.


kitapta başka güzel şiirler de var, yine alıntılarım belki.


...

hirondella,

hiç aklıma gelmedi avluyu yazarken hapishane, doğru aslında taş avlu falan. ama olsun, avlu güzeldir.

...


hoşgeldin gizli takipçi :)

ıslatılıp süpürülürken ne hoş bir toprak kokusu yayılır havaya, hava sıcaksa taşlara dökülen su neredeyse cızz diye buharlaşır...

hüzünlenmek de iyidir, boşver :)

benden de sevgiler.

...

şuleciğim,

ben de bayıldım o dizeye, birhan keskin'i seviyoruz :)

bu arada ne çok "smiley" yapmışım, neşem yerinde bugün galiba.

çello çalan kedi dedi ki...

neolitik, belki haberin vardır ben kendimi son günlerde endişeliperi okumaya adadım, şu sıralar 2009 ocak ayına geldim, yani önümde bir 18 ay var, sonra baştan okuyalım listemde sen varsın bil diye söylüyorum, endişeliperi'ye kitap listesi yaptım, bloğun en başından bu yana üzerine bişeyler karaladığı kitapların listesini, bakalım senin sayfanda neyin listesi çıkacak, ha sen diyordum, aslını sorarsan önce seni izlemeye başlamışım ama bu izleme üstünkörü izleme olmuş, sonra e.p. yi senden tanımışım, ama geçmiş yazılardaki şahane yorumlarından sonra evet dedim sıradaki hedef neo hanım.

şiir cahili olarak birhankeskin ismiyle 2-3 gün önce tanıştım, ilk şiirini okumak senin sayfana kısmetmiş.
işte böyle.
sevgiler

neo dedi ki...

çello çalan kedi,

peri'yi her gün takip etmenin yanında, bir kitap gibi okumak da çok güzel olmalı... ben de bazen geçmiş yazılara bakarım sevdiğim bloglarda, bazen de kendi sayfamda, çoğu zaman da yazdıklarıma yabancılaşırım, o zaman hissettiklerime şaşarım, kendi videonu izlerken sesini falan tuhaf bulursun ya kendi kendine, eski yazılarım o hissi verir bana.

çok sevindim biraz da tırstım "baştan okuyalım" listesinde olmaktan :) bakalım neler gözüne takılacak? kitap, sinema, seyahat vs muhakkak da bir sürü abur cubur - ıvır zıvır da olacak. "bayarsa" diye endişelendim bak şimdi?

birhan keskin'in başka şiirleri de var eski yazılarda, tanışmana vesile olduğuma da çok sevindim.

sevgiler.