“Sen aşkı, çiçeek böceek sanmışsın” :)


- Bolu seyahati yalan oldu, başka katılımcıların programları uymayınca iptal edildi, pıff! Bolu çikolatasının tadına bakmak da başka zamana kaldı.

- Çikolata deyince yeni bir tatlı keşfettik, yeni sayılmaz aslında kırk yıllık bildiğin irmik helvası ama içine badem, çam fıstığı ve daha da mühimi portakal kabuğu rendesi koyulunca daha enfes bir şey oluyormuş meğer. Kadıköy beyaz fırından alıyoz, üzerine de biraz vanilyalı dondurma ve yanında çayla, mikemmel bir üçlü oluyor.

- “Hee ye sen tatlıları, yaz geliyor hanım yaz!” diyenler olucaktır, doğrudur ama sipora başladım tekrar, merak buyurulmasın. Fekat spor salonu ben görmeyeli sen bir kalabalıklaş, bir tıklım tıkış ol! Milleti bir yaz paniği almış, genç yaşlı bütün hanımlar spora geliyor valla! Haziran’da yine in cin top oynar, geçen yazdan biliyorum.

- Tolstoy’un kazaklar’ından sonra bir türlü yeni kitaba başlayamadım. Alternatifleri üçe indirdim ama hala emin değilim, gidip yeni bir kitap alasım var. Ne alıcam onu da bilmiyorum, murakami okumak istiyor canım ama okumadığım pek bi şeyi de kalmadı. Alternatifler: 1) karanlığın yüreği (joseph conrad) 2) İnsanlığın mahrem tarihi (theodore zeldin) 3) bir simenon polisiyesi (adını hatırlayamadım şimdi). Son dönemde dizilere verdim kendimi, ondan oldu, kitap okuma pratiğim sarsıldı, arayı daha açmadan hemen yeni bi şeye başlamam lazım. Alper canıgüz’ün tatlı rüyalar dışındaki kitaplarından birini mi okusam? Eğlenceli bi şeyler lazım sanki bünyeye, bilemedim...

- Hani ingilizcede “guilty pleasures” diye bi ifade var ya, milletin burun kıvırdığı şeylerden hoşlanma diye tarif edebileceğimiz, heh işte, tarkan’ın son şarkısı bende öyle bir his uyandırıyor. Klişe tabirle “tam yaz şarkısı” eheh. “sen aşkı çiçeek böceek, güneş bulut sanmışsın, mevsimine göre uyuyup uyanmışsın” diyor ya, bana bi dans etme, bi yerinde duramama halleri geliyor. Ay bunu da yazdım, bi güzel rezil ettim ya blog dünyasına kendimi, iyi oldu :) geçen time out’un son sayısında gördüm, ünlülere sormuşlar sizin “suçlu zevkleriniz” nedir diye, bu çeviri tam doğru mu emin değilim, suçlu olan zevkler değil ki, onlara sahip olduğumuz için biziz. Neyse, kimisi aşk-ı memnu izlemek demiş, aa ben de izliyom valla, gayet de helecanlı, hiç de mahçup değilim bundan ötürü. Kimisi justin timberlake dinlemek demiş, bence iyi bir örnek :) biri de kanaviçe işlemek demiş, ne alaka? Niye ki? Bilakis saygı ve hayranlık duyarım yani, zor iş neticede, kendim de yaptığımdan biliyorum. Bence sordukları insanlardan bir kısmı soruyu anlamamış, “kahvaltıda nutella yemek” allah allah, daha normal ne olabilir ki şu hayatta! Ha bak sevin okyay “kötü şarkılar dinlemek” ve “steven segal’i beğenmek” demiş, turnayı gözünden vurmuş! Kimisi doğrudan satış reklamlarını izlemek demiş, o da süper! Sizin var mı böyle mahcubiyet duyduğunuz zevkleriniz? Hadi anlatın, biz bizeyiz şurda! :)

Fotoğraf:

7 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Siz "hadi anlatın marifetlerinizi" deyiniz, sonra da itiraf bekleyiniz Neolitik Hanım!
Kim atacak ilk taşı bakalım?

Yaaa! Söyler miyim marifetlerimi?;)

Ama, şunu söyleyebilirim ki, sayende Tarkan'ın şarkısını dinledim ve de eğlenceli buldum.
Hatta, sıcak başıma vurduğundan, bu şarkı eşliğinde kendimi serin bir havuzda ıslanırken hayal ettim! Üstelik havuz sevmem!
:))

neo dedi ki...

valla ben "tarkan dinliyom" diyerek esaslı bir itirafta bulundum ehehe.. siz de yazın da eğlenelim biraz, kimler neler dinliyormuş, izliyormuş. söz valla kınama yok, "ay o mu, ıyy!" demek felan, asla!

şarkıyı eğlenceli bulduğuna sevindim :) yazıyı yazdıktan sonra entelektüel kadın çizgimden fena kaydım sanırım, okurlar daha da uğramiycak sayfama diye hafiften bi tırsmadım diyil :)

kimse dedi ki...

tekrar olacak belki ve bir daha madara olacağım ama ımm şey ben bisküvinin bayatını severim. Metin Beğ görmese bâri bunu yazdığımı. :P

ha bu arada tarkan'a hadi eyvallah da ankaralı turgut filân derse biri doğrudan tiskinebülürüng!

ilk taşı atma salaklığını ben mi şettirdim acep EkmekçikızHanımcım? ;)

Adsız dedi ki...

Guilty pleasures mı? Eh, derin bir soluk alıp sayayım ama yüreğiniz dayanabilir mi bilmem :P

1. Romantik romanlar, chick-litler, pembe beyaz diziler vs vs. Canım mı sıkıldı, aklıma yapacak iş mi gelmiyor, kahvenin yanında ne yapsam mı diyorum, alırım elime bir tane okurum. :))

2. Moralim mi bozuk, tepemin tası mı atmış, hemen açar birkaç bölüm Buffy izlerim. O böyle tekme tokat giriştikçe vampirlere bana bir rahatlama gelir. Evdekiler beni Buffy izliyor görünce anlarlar birşeylere bozuk olduğumu.

3. İlk ikisi neyse de, bu sonuncusunu itiraf etmekte epey utanıyorum açıkcası. Dalga geçmeyecekseniz söyleyeyim, çok hassasım bu konuda: Bir zamanlar, birkaç sene önce, deli gibi Yalancı Yarim isimli tv dizisini izledim. Hem de böyle fanlarının forumlardaki yorumlarını takip edecek kadar gözüm kararak. Hatta, biri tüm bölümleri indirmişti benim için, Allahım ne sevinmiştim. Tamam, tamam, hâlâ arada açıp izliyorum.

4. En son guilty pleasureım ise Gönülçelen dizisini izlemek. Sinir ola ola izlesem de vazgeçemiyorum.

5. Eski, siyah-beyaz Türk filmlerine zaafım var. İzlemeden edemiyorum. Bir film ne kadar saçmaysa o kadar iyi.

En rezil blogger ödülünü aldım mı? Madem karizmayı resetledim, herkes bana artık "ıyh, beyaz dizi okuyup Yalancı Yarim izleyen kız mı, boşversene onu" diyecek, limonlu dondurma isterim ödül olarak Neolitik Hanımcığım! :)

Sevgiler.

Adsız dedi ki...

özcan deniz diyorum başka birşey diyemiyorum utancımdan. hiç bir şarkısını bilmem, hiçbir albümünü almış değilim ama yine de hoş adam, tvde görünce izliyorum.

stella

Oya Kayacan dedi ki...

Sevin arkadaşımın adı geçince dayanamadım..., Bukowski sendromum var. Mahçubiyetim göğsümü kabartıyor ve içimi de daraltıyor aynı zamanda.

neo dedi ki...

candan,

bisküvinin bayatını sevdiğini duymamıştım, iyiymiş :) bir arkadaşım da yumuşayıp saman kıvamına gelmiş elma seviyor, saçma ama öyle!

ankaralı turgut da fenaymış hakkaten.. ama olsun kınamama sözü verdik, seveni varsa yazsın, çekinmesin :) bi rehabilitasyon şeysi felan ayarlarız belki :P

...

passive,

ne güzel uzun bir liste olmuş, hörmetler, saygılar :)

1) romantik romanlar benim gençliğimin "utanılası keyfiydi" :) günde bir tane bitirirdim beyaz dizilerden eheh. hepsinin standart olarak 159 sayfada bitmesine hayret ederdim. geçen gün sahafta bulup iki-üç tane aldım, tatilde okumayı düşünüyorum. bakalım aynı keyfi alabilecek miyim?

2) benim bu kategorideki dizim, yeni gençlik dizisi glee! yakın arkadaşlarıma, lost'un boşluğunu glee ile doldurmaya çalıştığımı itiraf ettim geçenlerde.. çok ayrı dünyalar tabiy ama olsun, iyi geliyor. tipler çok komik, beden hocasının hastasıyım, bi de futbolcu çocuğun, süper şarkılar seçiyorlar, danslar vs.. neşeli bi şey. buffy'yi seven başka arkadaşlarım da vardı. vampir temalı şeyleri severim ama nedense buffy ile ilgilenemedim bi türlü.

3) ehehe bak bu iyiymiş! önce hatırlayamadım ama sonra internette tarattım, mikemmel bir örnek olmuş guilty pleasure şeysine :) (bak dalga geçmedim hiç ;)

4) gönülçelen'i izlemedim ama sinir ola ola izlenen dizi kategorisinden ben de yaprak dökümünü sayabilirim.

5) aa siyah- beyaz filmlere laf yok! saçma maçma, bizim hafta sonu kahvaltılarımızın olmazsa olmazlarındandı bi ara.

aa dedim ya baştan, yok öyle kınamak felan, hem karizmaya da arada reset lazım :) limonlu dondurma sözüm olsun, benim de favorimdir. bir de karamelli hmmm...

benden de sevgiler.

...

ooo stella hanımlar gelmişler, ne de iyi etmişler :)

özcan deniz'in seveni çok, yalnız diyilsin bence. asmalı konak dizisi zamanında herkes bayıla bayıla izliyodu.. şimdi behlül'dü, ezel'di eski havası kalmadı tabiy.

...

oya hanım,

sevin okyay arkadaşınız demek? ne güzel. severim ben yazılarını, "ilk romanım" kitabı da güzeldi. bukowski'yi üniversite yıllarımda okumuş idim, pek bi şey kalmamış hafızamda, mahcubiyet vesilesi olur diyosunuz demek?