renk renk


her biri değişik renklerde 96 kare, sekizerlik sıralar halinde siyah iple birleştirildi, 12 sıra da birbirine eklenince 130 cm x 87 cm boyutlarında diz battaniyesinden hallice bir battaniye ortaya çıktı. evin haşarı üyesi badem’in battaniye henüz beş-on kareyken başlayan aşkı kareler arttıkça büyüdü, renk ayarlaması yapmak için ne zaman halının üzerine yerleştirsem bir güzel üzerine yayıldı, “kalk, sana örmüyorum onu” dedikçe, üzerinde bir o yana bi bu yana eşelendi, sonunda da dayanamayıp kareleri atıp tutmaya kadar vardırınca işi “badem!” diye bağırır, o da son hızla mutfak tarafına kaçar oldu. son sırayı birleştirirken yine dibime gelince, “battaniyeyle vedalaşsan iyi olur, yarın sahibine verilmek üzere yola çıkıyor” dedim. Bu sefer altına girdi, yattı. “Tamam” dedim “sana da örücem minik bir boyunu” :)


annem çok beğendi battaniyesini, renklerine bayıldı. Çocuklar gibi sevindi, kah dizlerine örttü, kah “yok ben kıyamam bunu kullanmaya” deyip katladı. Sonra, “aa kızım örmüş, kullanıcam tabiy” diye tekrar örttü. Ben de çok sevindim onu öyle görünce, iyi ki örmüşüm.


tren yolculuğu güzeldi, yol boyunca karlı kasabalardan (şehirlerde pek kar kalmıyor malum), coşkuyla akan ırmak boylarından, üzerinde en ufak bir iz olmayan karlı düzlüklerin ortasından geçtik. restoranda bi şeyler yedim, sonra yerime geçip uyudum, hava kararırken eskişehir’e vardık.

eskişehir bildiğiniz gibi, güneşli ama yakan bir ayaz vardı, gölgelerde erimeden kalmış kar birikintileri, geceleri eksi 10’a kadar düşen soğuk. kardeşimle pinoda hamburger yedik, hamamyolu’na yürüdük, turuncu ve koyu yeşil yünler aldım, akşam için karakedi’den boza, kurtuluş’tan çekirdek aldık. üniversiteden bir arkadaşıma uğradım, annemlere yakın oturuyorlarmış, mutfak penceresinden günbatımına bakıp zamanın ne kadar çabuk geçtiğinden söz ettik.

ofiste dört gözle beklenen petiförler ve haşhaşlı çöreklerimle trene bindim, çantamda ip ve tığ vardı ama çıkarıp örmeye cesaret edemedim. Japonya’daki deprem haberleriyle dolu gazeteleri okudum, müzik dinlerken uyuyakaldım. Haydarpaşa’da çok güzel bir günbatımı karşıladı beni, vapur, tramvay derken eve vardım. Bi şeyler yedim, badem’le hasret giderdik, gitmeden çektiğim fotoğrafları bilgisayara yükledim. Battaniye bitince bir boşluk oldu şimdi, bir de yastık örsem diyorum, dokuzar kareden, kare şeklinde? 

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Yapmayın etmeyin sayın Neolitik Hanım. Nasıl bir emek var o battaniyenin üstünde. Nasıl güzel işlenmiş büyütüp büyütüp baktım tekrar tekrar. hayran oldum elinize sağlık. Ama o kedicik buna bir iki tırmık attı mı iplerini çıkardı mı yazık olmaz mı? İçim eridi burdan bakarken. Yazmadan duramadım. Anneniz bile kıyamamış iken kullanmaya... Ay ne biliim.

justine dedi ki...

Çok güzel olmuş, Neo. Harika olmuş, eline sağlık.

Sen tren yolculuğunu anlatırken (hatta, daha yola çıkacağım dediğinde), aklıma yatılı okuldayken yaptığım yolculuklar geldi. Hep trenle giderdim ben de, hem ucuz hem de uygundu. Haydarpaşa'da okuyordum zaten, ee gar da orada, Ankara'ya ablamın yanına öyle giderdim. Bir yolculukta yanıma edebiyat öğretmeni bir beyefendi oturmuştu, saatlerce konuşmuştuk. Daha çok o konuşmuştu aslında, ben biraz utangaçtım o zamanlar:) Tüm yolculuk şiirle, kitapla konuşarak geçmişti. Adamı, ne konuşulduğunu filan unuttum ama o havayı unutmadım. Yolculuğun ürkek, sıcak, hevesli dokusunu.

Sonra, hep kar olurdu, soğuk ve cidden güzeldi. Odtü yurtları sıcacıktı, Ankara buz! Tiyatroya,sinemaya filan giderdik. Koşturup dururduk Ankara sokaklarında. Of, gözlerim doldu ne saçmalık:)

Neyse, çok güzel olmuş battaniye, annen ne çok sevinmiştir. Keşke benim de elimden gelse öyle şeyler, benim annem de sever. Zaten, "kızım yapmış" sihirli kelime, daha ötesi yoktur.

Badem fıstık gibi, her türlü nazı yapabilir, hakkıdır:)

Sevgiler çok.

şule dedi ki...

neocum bakakaldım battaniyeye. süper olmuş. bende de anneannemden kalma bir benzeri vardır, ne çok severim...ellerine sağlık

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocum,
Çok güzel olmuş, ellerine sağlık!
Anneciğin güle güle kullansın. :))

Anneler yaşları ilerledikçe, kendilerine alınan hediyeyi kıyıp da kullanamamak gibi bir hal içinde oluyorlar. Kullanacağım demesi ne güzel.
:)

endiseliperi dedi ki...

neocum,
çok güzel olmuş battaniye. siyahla birleştirmek çok iyi fikirmiş. bence o yastığı, evet yapmalısın. japonya depreminde aklımdaydın, senin memleketinmiş gibi.

azıcık hüüznlü ve çok güzel yazmışsın. trende uyumaların, akşam vakti bir şehre varmaların, annenin halleri...şu badem de olmasa insan hiç yoktan bir yerlere gidip duracak belki. badem gözümün önündeydi sanki sen anlatırken.

kocaman sarılırım, sevgiler.

* sen yakında işyerinin terasına çuha almaya gidersin. hava ne güzel:)

neo dedi ki...

adsız,

küçük boy yapayım ona diyorum, ipini mi çıkartır, üstünde mi tepinir artık kendi bilir :) alıştı elim herhalde kolaycacık örüyorum kareleri, tabiy büyük bir şey yapmak zahmetli.

...

justine,

ben de hep trenle gidiyorum eskişehir'e. yol çok güzel bi kere, restoran var, rahat rahat uyuyabiliyorsun. sen anlatmışsın ya edebiyat öğretmeniyle karşılaştım diye, bir arkadaşım da trende tanıştığı biriyle sevgili oldular, evlendiler, bir kızları var :) çok romantik diy mi? :)

benden de sevgiler çok.

...

şulecim,

güzel olmuş diy mi, kendim yaptım diye demiyom, valla ben de begendim :) çocukken annemin teyzesinin evinde gördüğümü hatırlıyorum. camlı büfeli, saat tiktaklı, divan, sedir öyle bir evdi ve buna benzer bir battanyiye vardı. bitirdim ya, hemen size de haber vereyim istedim, beğendiğinize çok sevindim.

...

ekmekçi kız,

aynen, annemde de var benzer eğilimler, yeni bi şey istememek, "var benim herşeyim, ne gerek var" gibi cümleler, ama bu sefer farklı oldu. iyi oldu :)

...

pericim,

siyah dediğin gibi iyi fikirmiş, diğer renkler açığa çıktı.

japonya için çok üzüldüm, ellerinden geleni yapmış olmaları ama yine de yaşanan kayıplar. bugünkü radikal'de "elektrik kesintileri yapmak zorundayız çok üzgünüz" diyerek başını öne eğmiş görevlilerin halleri, insanın gözleri doluyor.

eskişehir yazıları hep hüzünlü oluyor biraz, artık eve gidiyor olmak mı, tren mi, kar mı bilmiyorum..

ben de sarılıyorum sana. sevgiler.

*ve evet, çuha zamanı geldi :) nasıl da hatırladın? hem eve, hem ofise almalı. havanın bu hali beni de çok mutlu ediyor, eskişehirde güneşte oturup kahve içtik, bildiğin özlemişim yahu, şikayet etmiycem sıcaktan, güneşten. kış bana da çok uzun geldi bu yıl.

elektra dedi ki...

neocan, çok güzel olmuş battaniye. benim de sanırım bitimi gelecek kışa sarkacak aynısının tıpkısı bir projem var. seneye ben de fotosunu koyarım artık. beni örmesi diil de birleştirmesi çok ürkütüyor. dur bakalım, bitireyim de ipucunu senden alırım. Anneciğin güle güle kullansın.

neo dedi ki...

elektra,

teşekkür ederim. demek sen de battaniye örüyosun, ne güsel! kendimi domestik hissediyodum biraz, iyi oldu bunu duymak :) birleştirme kolay aslında da vakit alıyor, bi de epey ip gidiyor. benimkine üç yumak gitti. birleştirdim, bi de düzgün dursun diye kenarlarını da çevirince siyah yün almalara doyamadım :)

eskişehir'den aldığım yünlerle sadece dokuz çeşit falan yeşil yumağım oldu, diğer renkleri saymıyorum, bi küçük yüncü dükkanı açacak kıvama gelicem yakında..