neolitik dönemde yılbaşı :)

I.

hatırlayabildiğim ilk yılbaşı kutlamasından aklımda kalanlar, dev bir mabel çikolata, sarı oyuncak kamyon ve babamın portakal kabuğundan yaptığı, etrafa turuncu ışıklar saçan küçük fenerler... herhalde beş yaşında falandım, bahçe içinde iki katlı bir evimiz vardı. evin altında, kasabadaki birkaç banka şubesinden biri faaliyet gösteriyordu. ne zaman eve misafir gelse konu bir noktada, alttaki banka şubesine gelir, kasa tam olarak nereye denk düşüyor, soysak ya biz burayı gibi geyikler dönerdi. taşrada yaşayan, genç memur ailelerin durgun hayatlarına ancak bu tür sohbetler bir nebze heyecan katıyordu sanırım. babam, annem ve bendik o zamanlar, ablam anneannemlerin yanında eskişehir'deydi.

evcilik oynamaya merak salmadan önce kamyonlara, motosikletlere düşkündüm çok.. evimize yakın pasajdaki oyuncakçıda bu tür oyuncaklar beğenir, bir vesile olsun da alınsın diye yılbaşını, bayramları ya da aybaşını beklerdim. e tabii zaman kavramından henuz bihaber bir ufaklık olarak da yılbaşı ne zaman diye sık sık sorarak annemi bezdirirdim.

o yılbaşı sofrada bir de likör vardı diye kalmış aklımda, muz likörüydü, tadına baktım mı, bakmayı çok istedim ama izin vermediler mi hatırlamıyorum. saat on ikiyi geçtikten sonra babam sarı kamyonu vermişti de nasıl sevinmiştim! yılbaşı için alınan çikolatalardan, kuruyemişlerden avcuma doldurup kamyonun kasasına yüklediğimi, o kamyonu halının üzerinde sürdüğümü falan hatırlıyorum. sonra da uyukalmış olmalıyım...

not: yılbaşı serisi devam edecek, çoğu yılbaşını hatırlamıyorum aslında, özel bir şeyler yapmadıklarım silinmiş gitmiş. almanya'da neşeli bir partiyle girdiğim geçen yılı hatırlıyorum da, ondan önceki kalmamış aklımda. lise yıllarından evden gizlice çıkıp buz üstünde kaçamak bira içtiğimiz bir yılbaşı var mesela, üniversite yıllarından bir öfkeyle yüzüklerin porsuk'a atıldığı bir başkası..

5 yorum:

elektra dedi ki...

hımmm, çocukluğumdan hatırladığımen en net şey, senin dediğin gibi taşrada memur ailelerinin her yıl sırayla birinin evinde toplanıp ortak bir bütçeyle şık sofralar hazırlama telaşları. annelerin ve babaların normal günlerden daha fazla birbirlerine hülyalı hülyalı bakmaları. vermut denen bir içkinin içilmesinin geleneksellieştirilmesi ( sanırım ucuz olduğundan), tombala ve de dansöz çıktı geyiği. :) aman ne değerli birşeydi hakikaten. bir de mutlaka gecenin sonu için hazırlanmış işkembe çorbası içme seremonisi...

seri devam edecek dediğinden, sona yazdığın türden diğer unutulmaz yılbaşı kutlaması anılarımı serinin devamına bırakıyorum:)))

bir süredir yılbaşı kutlamaları heyecanlandırmıyor beni.çok üzülüyorum bu halime. iyi oldu yazın, geri sayım gibi ben de kendimi ateşlerim belki de.
sevgiler...

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocum,

Evet, aynen senin anlattığın ve Elektra'nın eklediği eğlenceli şeyler olurdu.

Bir ara ben de eskilerden hatırladıklarımdan yazayım, bakalım neler çıkacak?

:)

endiseliperi dedi ki...

çok hoş bir seri olacak bu, çok sevdim:)biz küçükken yılbaşı sofrasında şarap içerdik diye hatırlıyorum. babamın, ileride yabancıların yanında içip saçmalayacalarına, burada yanımızda içip içkinin ne olduğunu anlasınlar, gibi bi düşüncesi vardı. yoo öyle modern bir aile değildik. ama tuhaf bir aileydik galiba. kasabada pazar kurulan günlerde köyden sabahın köründe gelen misafirlere karşı, sabahları geç uyandığımız için mahcup olan anneme, ne yapalım sabaha kadar kitap okuduk diye bir açıklama yapılıyordu da, bu makul karşılanıyordu mesela. tuhaftı, evet. ama şunu söylemeliym ki, yılbaşı denilince genellikle kötü hatıralar canlanır zihnimde. senin ilk yılbaşın çok sevimliymiş. porsuk çayına yüzük attığınız hikayeyi de merakla bekliyorum.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

hah neo'cuğum, eğer çerçeve rengini beyaz olarak seçersen, başlıktaki yeşil resmin çerçeve sorununu halletmiş olursun.ben öyle yaptım:)

svg.

neo dedi ki...

elektra,


dansöz çıktı geyigini atlamısım evet, biz cocukken yeni yılın en merak edilen şeyi olurdu. kim çıkacak, kaç dakika çıkacak? bi sey az olunca ne acayip bir talep yaratıyor, simdi tv'ler dansöz kaynıyor, yüzüne bakan yok.

işkembe çorbası hiç pişmedi bizde, annem sevmez, babamın da özel bir düşkünlüğü yok sanırım.

yılbası kutlamaları bende de bir süredir heyecan uyandırmıyordu ama bu yıl stockholm ziyaretinden sonra fena halde havaya girdim :) o süslü vitrinler, ışıklar vs etkiledi beni. simdi evde ufaktan basladık süsleme faaliyetlerine, minik renkli toplardan almıs ev arkadasım, onları tüle astık. bi de kapının koluna. şimdi evin haylazı badem de masanın üstüne çıkıp toplara zıplama girişimlerinde bulunuyo yalandan, o göbekle zor biraz :)

sevgiler

***

ekmekci kız,

evet evet, herkesten bekliyoruz yılbaşı anılarını.. genelde "çok eğlenmeliyiz" stresi yüzünden sönük geçmiş benimkiler ama arada anlatmaya değer var işte birkaç tane.

***

peri,

bir arkadaşımın babası da sizinkiler gibi düşünürdü. bütün içkilerin tadını bilirdi babası sayesinde, deniycekse evde denesin diye viski içmişliği bile vardı :) bence mantıklı yani.

ekmekci kız'a da dedigim gibi benim yılbası anılarım da öyle parlak seyler degil, hatta genele baktığında donuk ve sıradan bile sayılabilir ama olsun. iyi-kötü, vasat-eğlenceli yazalım gitsin.

yüzük hikayesi de sırada :)

sevgiler

not: çerçeve rengini beyaz secmeyi denedim ama bulamadım secenegi. biraz daha uğrasayım ben. bu arada yeni yılda yeni bir başlık düzeni yapayım diyorum bakayım.