CSI Gümüşsuyu



(Aşağıdaki yazıda kanlı sahneler var, benden söylemesi... ama telaş edilecek bir durum yok, her şey bir yanlış anlamadan ibaretmiş. (Filmin sonunu söyler gibi oldum ama özellikle sahne 1'i okuyup korkmayın istedim. sorumlu blog yayıncılığı işte, naparsın :)


Sahne 1:

Lavabonun kenarında küçük bir göl halinde başlayıp, mutfak zemininde iri damlalar şeklinde sıralanan kan lekeleri, koridordan banyoya doğru devam ediyordu. Kapıdaki küçük kalabalık yedek anahtarla içeri girdiğinde, tezgahın üstündeki kanlı bıçağı, yerdeki izleri görmüş, ne düşüneceklerini ve ne yapacaklarını bilmez bir halde kalakalmışlardı. Evin kedisi Badem her zaman yaptığı gibi, eve yabancı birileri gelince bir köşeye saklanmak yerine karşılarına geçmiş, "ben her şeyi gördüm" der gibi bakıyordu. Kalabalığın içinden genç bir adam, "daha on dakika önce evdeydiler, ben konuştum" deyince yaşlı ev sahibi Ekrem Bey'in yüzündeki endişe koyulaştı. peki ama evdekiler şimdi nerdeydi, başlarına ne gelmişti?

Sahne: 2

Her şey alt kattaki komşunun, o sakin cumartesi sabahı kapıyı çalmasıyla başladı. Kapıyı Belma'nın sevgilisi Engin açmak istemedi, "kesin apartmanla ilgili bir şeydir, Belma baksa daha iyi olur", diye düşünüp seslendi. Mutfakta milföy hamurlarını birbirinden ayırmaya çalışan Belma, yaptığı işi bırakıp kapıyı açtı. Genç adam, aşağıda banyo tavanından su damladığını, banyoda akıtan bir musluk olup olmadığını sordu. Belma banyoyu kontrol etti, görünürde bozuk, akıtan herhangi bir şey yoktu. Dönüp komşuya banyoda her şeyin normal göründüğünü söyledi. O da "peki" diyip, teşekkür ederek aşağıya indi.

Mutfakta işinin başına dönen Belma, milföy hamurlarını bir türlü birbirinden ayırmayı beceremeyince, tezgahtaki en büyük bıçağı eline aldı. Engin de o sırada tıraş olmak üzere banyoya girmişti. Belma bıçağı, buzlukta iyice donup birbirine yapışmış inatçı hamur katlarının arasına sokmaya çalıştı, yok, bir türlü olmuyordu, büyük bir kuvvet uygulayıp ayırmaya çalıştığı hamur bir anda avucundan kaydı ve bıçağın ucu avucuna giriverdi. Her şey çok ani olmuştu, Belma elindeki bıçakla, minik bir şelale gibi avucundan fışkıran kana bakakaldı. Damarlardan biri kesilmiş olmalıydı, sağ eliyle sol bileğini kavrayıp, hızlı bir şekilde banyonun kapısına doğru yöneldi, kan durmadan fışkırmaya, fışkırırken de "hişşş" diye daha önce hiç duymadığı bir ses çıkarmaya devam ediyordu. Engin, "elimi kestim, elimi kestim!" diyen Belma'nın sesini duyup banyonun kapısını açınca, kanı ve Belma'nın rengi giderek solan kaygılı yüzünü gördü. Hemen tuvalet kağıdı rulosunu kapıp kanın aktığı yerin üzerine bastırarak tampon yaptı. Sonra da Belma'nın koltuğunun altına bir kitap koyup, sıkıştırmasını söyledi. Böylece koldaki atardamarda kan akışını yavaşlatabilmeyi umuyordu. "İyi ki şu ilk yardım eğitimini almışım" diye düşünürken, bir yandan da taksi durağını arayıp acil bir araç göndermelerini istedi. Hızlıca aşağı inip, yakınlardaki Taksim İlk Yardım Hastanesi'ne gittiler.

Milföyle başlayan sabah kahvaltısı macerası Belma'nın avucunda dört dikişle sona ermişti. Eve dönerlerken yolda o sabah erkenden Kadıköy'e geçen Neo'yu arayıp, başlarına gelenleri anlattılar. Engin "olur da eve gelirsin, manzarayı görünce sonunda birbirlerini doğradılar diye düşünme diye arıyoruz" dedi. Konuşmanın başında "Belma elini kesti, hastaneden çıktık, endişelenecek bir şey yok" cümlesinden sonra direkt endişelenen Neo, Engin'in kötü esprisini, Belma'nın kahkahalarını duyunca rahatladı.

Sahne: 3

Belma ve Engin yapamadıkları kahvaltıyı, milföy böreksiz tamamlamayı planlarken, asansörden indiklerinde kapıyı ardına kadar açık ve önünde küçük bir kalabalık bekleşirken buldular. Ev sahibi, onun çağırdığı sivil polisler ve aşağıdaki komşu, asansörden çıkan çifti görünce derin bir nefes aldı. Sorular her iki taraftan arka arkaya geldi, "evde neler olmuştu", "peki ya bu kalabalığın evde ne işi vardı?" Olaylar şöyle gelişmişti, alt kattaki komşu Belma'nın evine çıkıp aşağıya indikten kısa bir süre sonra, tavandan akan su artmış, endişe verici bir hal almıştı. "Acaba yukarda biri banyoya mı girdi, söyleyeyim de arızayı bulana kadar su kullanmasınlar" diye düşünerek tekrar yukarı çıkmış, kapıyı çalmış, kimse çıkmayınca "allah allah, daha az önce evdeydiler, musluğu açık unutup mu cıktılar ben bir ev sahibine cıkayım" diye düşünmüş. Üst katta oturan ev sahibine durumu anlatınca, "dur bende yedek anahtar var, girip bakalım, evi su basmasın" diyen Ekrem Bey, genç adamla aşağı inip kapıyı açmış ve o kanlı manzarayla karşılaşmış. Ne yapacağını bilemeyip tanıdığı sivil polislere haber vermiş. Onlar da yakındaymış, hemencecik "cinayet mahalline (!)" intikal etmişler. Belma ile Engin asansörden çıktıklarında da ne yapacaklarına karar veremez bir halde bekleşiyorlarmış. Belma sabah mutfakta bir kaza olduğunu, alelacele hastaneye gittiklerini anlatınca durum açıklığa kavuşmuş. Endişeli kalabalık da bu yanlış anlamadan dolayı özür dileyerek dağılmış.

Son:

Hikayenin diğer ayrıntılarını akşam eve döndüğünde öğrenen Neo, önce, "tüh be, ev ben yokken suç mahalline dönmüş, bütün şenliği kaçırdım" diye düşünüp, sonra da hemen "ne bencilim, kızın eli ne halde, benim üzüldüğüm şeye bak!" diye kendine kızmış. zaten su kaçağı yüzünden dairedeki bütün su tesisatının yenilenmesine karar verilmiş, ev ustalar çıktıktan sonra savaş alanı gibiymiş. arkadaşının yaralı elini ıslatmaması gerektiğinden banyoyu temizleme işi de neo'ya kalmış, oh olsunmuş :)

9 yorum:

Güneşli Günler dedi ki...

Oh bu ne, muhteşem bir gerilim... Hemen yazmalısın, hemde hep ve hemen.

elektra dedi ki...

:) bir ara iş, banyoda akan kan, aşağıya sızmışa varacak sandım:)) çok çok geçmiş olsun, arkadaşına da sana da tabii:) usta arkası toplamak pek fenadır.
böyle bir anım da benim var diyerek yaşlı nine moduna bağlanacağım direk:) şöyle ki:

bir ara, annemler uzun süre ankara'da ablamda kalmak durumundayken, jordan nam ev kedimizle ben , iki kişilik bir aile hayatı kurmak durumunda kalmış idik. jordan'ın boynunda pire tasması var, ama sevmiyor. ve fekat ben de pire sevmiyorum. o nedenle kavgalıyız jordanla. bir gece, demek ki anormal sesler çıkmış ki, nedensizce uyandım. bir tedirginlikle uyandım üstelik. evde tık yok, ama derinden bir hırıltı. kalktım, ışığı açtım, açmamla yerde bir öbek kan., uykudan sersem afallayarak koridora çıktım, orada da bir öbek, ve salona doğru parça parça dağılmış minik kan izleri.
panik vaziyette tüm ışıkları yakarak bir hışım evi geziyorum, benim jordan koltuğun arkasına saklanmış, pire tasmasını ağzına almış,ama çıkaramamış zaar, debelendikçe ağzı yırtmış, ağzı yüzü kan içinde, acıdan saldırgan ve tırsmış bana bakıyor. o bağırır ben ağlar, ağzından tasmayı çıkartana, oksijenli sularla temizleyene, pomatlar sürene kadar sabahı etmiştim.
bu da böyle bir anı işte:))

serpil dedi ki...

Ben de Elektra gibi banyodan aşağıya kan sızmış sandım, yanılmışım. Fakat nefis yazıyorsun Neolitik Hanım, nasıl derler, kalemin kuvvetli.
Biz de böyle abuk bir olay yaşamıştık, arkadaşların evinden feci koku geliyordu ve onlardan haber alınamıyordu, ortalık karıştı, ama onlar çoktan tatile gitmiş veee fişini çektikleri buzlukta unuttukları balıklar bozulmuştu.
İşte böyle :)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocum, valla billa, tam sana göre süper bir olay olmuş bu!
Başka birisi anlatsaydı, ne dramlar ne melodramlar fışkırırdı içinden.
Senin ironik tarzın, konuyu uçurmuş.

Da, tabii bu arada, eli kesilen arkadaşına geçmişler olsun, onun ilkyardımsevervebilir sevgilisine bravvo. Badem'e de ne çok iş çıkmıştır, ama...

Temizlik yaparken belin tutulmamıştır umarım.
:)

endiseliperi dedi ki...

gümüşsuyu'nda oturan ve evsahibi Ekrem Bora olan bir arkadaşım vardı. aynı evde mi oturuyorsunuz acaba?:)

neo dedi ki...

Güneşli günler,

begendiğine sevindim, ilk cümleyi iyi kurarsam sonrası geliyor :) yazmak hep istediğim bir şey, hemen ve hep yazmaksa benim gibi üşengeç biri için zor biraz. bakalım...

***

elektra,

geçmiş olsun dileğin için teşekkür ederim. arkadaşım pansumana devam ediyor, haftaya dikişleri alınacak. ustalar da her zaman oldugu gibi bir şeyi yaparken, başka bir şeyi bozmuşlar, yine gelicekler :(

senin yaşadığın da pek fenaymış. jordan'a da yazık yavrum yaa.

***

serpil,

teşekkür ederim. mevzuuya bağlı olarak kalemimin coştuğu oluyor bazen :)

***

ekmekci kız,

herkes öyle dedi, polisiye roman/film/dizi tutkum yüzünden kriminal olaylarda ilk akla gelen insan olmuşum meğer. iyi mi kötü mü bilemedim :)

gecmis olsun dileğin icin tesekkurler ve evet iyi ki yanında sevgilisi varmıs dedik biz de, yalnız olabilirdi, panik yapacak biri olabilirdi (ben nasıl davranırdım bilmiyorum ama sogukkanlılığımı korurdum gibi geliyor)

***

peri,

yok, o değil. ben yabancılaşayım, dışardan bakayım, yazmam kolay olur diye (daha önce denedim, işe yarıyor), olayın kahramanlarının isimlerini değiştirdim :)

teyzenteyfik dedi ki...

Maceraya bak! Ya da senin anlatisinla cok guzel bir hikayeye donusmus.

Arkadasina cok gecmis olsun.

dreamsact dedi ki...

Kaçırdığım yazıları toptan bir okudum.. Dewey, Firmin'i hatırlattı Neocum. Sana da hatırlatsın.. :)

http://www.ideefixe.com/Kitap/tanim.asp?sid=AG6BNFJCI6QZURB1IR6M

neo dedi ki...

teyzen,

kaynağını gerçek olaylardan alan bu ufak gerilim denemelerinin, bir gün çok iyi kurgulanmış bir polisiyeye dönüşmesini umuyorum :) fekat bu üşengeçlikle zor biraz.

geçmiş olsun dileğin için teşekkürler.


...

halid,

niçün kaçırdın yazıları bakiym?

firmin de aklımda, unutmadım. ilk fırsatta alacağım.