Bayramlık bir sentez hikâyesi:
Likör takımıyla zemzem bardakları yan yana


Pek sevgili karilerim, bir müddettir sahifemi arzu ettiğim sıklıkta yenilemek konusunda pek muvaffak olamadım. İşler güçler, ramazan derken eylül nasıl geçti anlayamadım. Halbuki yazılacak epeyce mevzu birikti, ekmekçi kız hanımefendi’ye söz verdiğim en sevdiğim aşk romanı, Orhan pamuk’un son romanı hakkında atıp tutma yazıları yanında bir sürü fikir üşüşüp duruyor aklıma ama yazma disiplinini ve konsantrasyonu ara ki bulasın. . neyse, bu da böyle bir dönem demek ki..

Bayram için eskişehir’e geldim dun gece. Bütün gece ışıkları söndürülmeyen vagonda uyumaya calıstım ama nafile, gözümün içine içine giren çiğ ışık yüzünden kendimi bir bekleme odasında gibi hissettim. Sabaha karşı babam istasyonda karşıladı, hava eskisehir’den beklenmeyecek kadar ılıktı.

Ya aslında ben nerde o eski bayramlar, mendil veren nineler, yeni ayakkabısıyla uyuyan çocuklar yazısı yazacaktım :p, yazının ilk cümlesi ona bi girizgahtı ama aldı basını gitti yahu! Neyse, sabah biraz bayram temizliği yapayım dedim, büfedeki nicedir tozu alınmamış eşyaları silerken önce, bir adet zarif sürahi, dört adet büyük, dört adet küçük bardak ve de gül suyu serpme amaçlı tuhaf şişeden müteşekkil pirinç zemzem takımını bir güzel sildim, parlattım. Rahmetli dedemin hac ziyaretinden getirdiği takımı, anneannem mevlitlerde gururla kullanırdı (zengin ailenin gümüş kaşıkları neyse bizim zemzem takımı da o hesap işte). Takımın durduğu tepsiyi de silip yerine yerleştirecektim ki arkada duran likör bardaklarını fark ettim. Zemzem takımı gibi bu likör bardakları da ben kendimi bildim bileli bizim evdeydi ama nicedir görmediğimden varlıklarını unutmuşum. Turuncu-kahverengi arası, minicik ayaklı, 70’lerin havasını taşıyan bardaklar durdukları yerde unutulmuşlar, retro nesnelere dönüşmüşlerdi. Bayramlarda likör ikram edilen bir ev değildi bizimki (galiba yalnızca bi kere ben ilkokula giderken bir bayram annem heves edip nane likörü almıştı) daha cok ziyarete gittiğimiz bazı uzak akraba, tanıdıklarda rastlardım. Bir aile geleneğimiz olmasa da likör bardaklarının hala duruyor olması, daha çok da zemzem takımıyla birlikte duruyor olması (dikkat sentez vurgusu geliyor :) hoşuma gitti. İşte budur dedim (oy oy, ertuğrul özkök’vari bi sonu olucak bu yazının korkarım) zemzem takımıyla likör bardaklarını, doğuyu ve batıyı bir arada barındıran evler var oldukça mahalle baskısıymış, kamplaşmaymış, hepsi vız gelir bize.

iyi bayramlar, sizi misafir odasında seviyorum :)

5 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Neocum,
Bir süredir bizleri yazılarından mahrum ediyor olmanı unutturacak sentez yazını keyifle okurken, artık son cümlede kahkahamı tutamadım. Çok hoş!:))
Keyfini daha da artıracak bir bayram geçirmeni dilerim.
:)

dreamsact dedi ki...

şimdi böylesi bir yazıya yorum değil de başka bir yazıyla cevap yazmak isterdim. tabi blogum yayında olsaydı.. başlığı da şöyle bir şey olurdu: "özkök, bayram ve taraf". yani öyle ortayolcu, öyle özkökce bir yazı olmuş ki neo, "bu taraf'a gel neo, bu taraf'a!" diye tezahürat yapasım geldi.. sen bizi misafir odasından seve dur, biz seni sokaktan, yok illa ki evcil olsun diyorsan kitaplarında rutubet kokan dar bir odadan seviyoruz..
he bir de harçlık vereceksen, bayram için elini öpebilirim.. :)

neo dedi ki...

ekmekci kız,

bayram telaşı arasında çıkıverdi yazı.. fark ettim ki, resmen blog'tan kaynaklanan bir tür mesleki deformasyon yaşıyorum ben, evde gözüme bi şey takılıyor ya da okuduğum kitaplarda, dergilerde "hah, bloga yazayım ben bunu" diye sevinirken yakalıyorum kendimi. zemzem/likör yazısı da öyle çıktı. (bu durum, iyi mi kötü mü bilemiyorum) ama yazı kahkaha attirdiysa ne mutlu bana :) aslında bu tür, yani birisinin kılığına girerek yazılar yazmak iyi fikir, e. özkök kolay tabiy, cok karakteristik, başkalarını da denemeli.

***

halid,

e o zaman yayına girsin blogun, daha ne kadar kışkırtıcı yazabilir şu neolitik hanım, merhamet et yahu!

sokağa da, kitapları rutubet kokan dar odaya da eyvallah...

harçlığın, üçgen katlanmış, limon kolonyası kokan bir mendilin arasında hazır. [şeker reklamlarındaki boynu bükük ihtiyarlar gibi hissettim bak böyle "harçlığın hazır" falan yazınca :)]

Adsız dedi ki...

Biriken mevzuları okumak için bekleyen güzide okurları ihmal etmeyin,listedeki Gurbet Pastası'nı da çok merak ediyorum ayrıca.Nereden de bulursunuz böyle ilginç kitapları,işte onu da merak ediyorum.
Serpil the curious :)

Adsız dedi ki...

Neolitik Hanım,

Denmesi gereken birçok şeyi müsaadenizle şimdilik es geçerek, hayırsız teknik direktörcüğüme seslenmek istiyorum şuracıktan:

Ey benim vefasız teknik direktörcüğüm, seni kırdıysam özürlerimi kabul buyur lütfen. Ama kızmakta haksız mıyım, eğriye eğri doğruya doğru demekten imtina eyleme, bak vakit bulup da Neolitik Hanım'ın malikanesini şereflendirebiliyorsun işte böyle!..

Bla bla bla...

(Pardon Neolitik Hanım... Size sonra "dönücem"!)